Geçmişi özlüyorum

A -
A +

Geçmişi özlüyorum. Çok değil beş-on yıl öncesi her şey bambaşkaydı. Sadece deniz kenarında gördüğümüz göz yoran, geleneğimize göreneğimize uymayan moda rüzgârında savrulan absürt kılık kıyafet, daha doğrusu kıyafetsizlik sokaklara taşmamıştı. Özellikle gençlerin hayattaki tek derdi kendini teşhir etmek, vücudunu sergilemek, dikkatleri üzerine çekmek oldu şimdilerde. Bir saat dışarıya çıkmak için neredeyse beş saat ayna karşısında kişisel bakım hazırlığı yapan, hatta para vererek profesyonel bakım yaptıran ama herhangi bir konuda en ufak bir bilgisi, katkısı, emeği, gayreti vb. olmayan gençlik pek yoktu.

 

Şimdi hangi açıdan bakarsanız bakın. Sadece sosyal medyada gündem olan olaylardan haberdar, ama geçmişini bilmeyen; tarihini, dilini, dinini kültürünü bilmeyen, moda ve sosyete takibinden başka bir meşgalesi olmayan insanlar peyda oldu. Bunun sonucunda ne mi oluyor? Millî ve yerli duygulardan mahrum nice insan etrafında yaşanan olaylara verdiği tepkide de yaşadığı üzüntüde de veya sevinçte de sığ kalıyor. Duygu yoğunluğu yaşayamayınca “mış” gibi yapıyor. Hatta bunlar yine bir adım önde, bu konularda en ufak bir tepkisi olmayan, hayatı elindeki cep telefonunun veya tabletinin aksettirdiği kadar yaşayan kimseler olup çıkıyorlar...

 

Gazze'de müminlere yaşatılan vahşeti, haberlerden izlediğimizde, insana kendini sorgulatan çocuklar var. İmanı, tevekkülü yüksek, vatanına milletine yürekten bağlı, akıcı konuşan 'şuurlu’ yaşanan her şeyin neden yaşandığının farkında o küçücük çocuklar. Anlamlı bir derdi olan, yaşama şansı olsa ülkesi için üretecek gayesi faydalı olmak olan yürekli delikanlılar var... Aradaki fark çok büyük, korkutucu ve her şeyden önemlisi çok da üzücü. Ben şimdi geçmişi nasıl özlemem? O çocuklardaki şuura sahip olmayı, onlar kadar kitap okuyan, onlar kadar dinine diline tarihine sahip çıkan, onlar kadar şuurlu bir genç olan bir nesli nasıl özlemem...

     İlknur
 
 
ŞİİR
 
     Aciz kalbim
 
Aşka inancım kalmadı sensiz,
Kalbim kafeste, ruhum bedensiz.
Gömdüler beni toprağa kefensiz,
Umarım çok mutlu olursun bensiz.
 
Sen bana aşk için sebeptin,
Kalbimi kor gibi erittin,
Sen anahtarsız bir kilittin,
Beni sevmediğini açıkça belirttin.
 
Zamansız batan bir gemiydi kalbim,
Sense kalbimi alabora eden deniz,
Ben yine gözlerinde hapsim
Bu gönlüm hapiste aciz.
 
Aç gönlümdeki demir parmaklıkları,
Kır yüreğimin hapsindeki kilidi,
Yüzdür kalbimi engin denizlerinde
Bir gün olsun “seni seviyorum” de.
 
     Alperen Arda
 
 
 
KELAM-I KİBAR KİBAR-I KELAMEST
(Büyüklerin sözü, sözlerin büyüğüdür)
 
“Din büyüklerimiz buyurdular ki: Herkes kendisi için şunu sormalıdır: Rabbim beni nerede istihdam ediyor? Rabbim beni nerede kullanıyor? Onun için insan, Rabbimizin nerede kullandığına baksın, ona göre karar versin... Bu asırda, bu zamanda, cenab-ı Allah’ın en çok sevdiği ibadet, Allah’ın dinini yaymaktır. Cenab-ı Hakkın dinine hizmet eden, bedenen, mâlen veya dua ile onun dininin yayılması için çalışan, Allahü teâlânın sevgili kuludur. Çünkü bu görev, herkese verilmez. Her şeye bir engel çıkar ama dine hizmet etmeye kalkıştığınız zaman, bin türlü mâni çıkar.”
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.