Yüzyıl önce Hakk’ın rahmetine kavuşmuş yakınlarımızdan biri, faraza aramıza tekrar geri dönmüş olsaydı… Kendi dönemine ait hayat alanlarından ve kullandığı eşyalardan, konuştuğu dilden ve anlamlarından, hayat tarzından eser kalmadığını görseydi tekrar geri dönüş yaptığı yerin dünya olduğuna inanır mıydı?
Yüzyıl içinde meydana gelen bunca değişiklikleri havsalası algılayabilir miydi? Bünyesi kaldırabilir miydi? Tabii ki hayır… Bu manzara karşısında dünyaya yeni teşrif etmiş bir bebek gibi meraklı ve biraz da ürkek bakışlarla neler olduğunu anlamaya çalışırdı. Çünkü köyünün tozlu yollarının; otobana, samanla karışık çamurdan yapılmış ve kireçle boyanmış oturduğu köy evinin; ışıklı gökdelenlere, yaktığı tezeğin; doğalgaza, bindiği ağır ağır giden modeli kağnı olan öküz arabasının; saatte 250-300 km hızla gidebilen konforlu lüks model arabalara, aydınlatmak için kullandığı gaz lambasına dönüştüğünü görseydi…
Elektrik akımıyla çalışan envaiçeşit avizelere, tek tuşla ışık hızını yakalayan 5G'ye, deve ve at sırtında aylarca süren yolculukların; en uzak mesafelere bile uçakla bir gün içinde gidilebildiğine şahit olsaydı…
Kömürle çalışan saatte 40 km hız yapan kara trenin yerini saatte 400-500 km hız yapan hızlı trenlere bıraktığını görseydi. Yürüyen merdivenlere veya asansörlere, köyündeki dere kenarında çamaşırları yıkamak için kol gücüyle kalkıp-inen ve çamaşırını döven tokmağın; tek zahmeti bir düğmeye basarak çalışan çamaşır makinelerine dönüştüğünü görseydi…
Kapısının arkasında temizlik için kullandığı çalı süpürgesinin; elektrikli süpürgeye, alıp-verdiği Allah selâmının "hello" şekline, kullandığı Osmanlıca Türkçesinin; Latin harflerine, haydi Allahaısmarladık temennisinin "baybay"a döndüğünü işitseydi…
Vatan savunmasında kullandığı kılıç-kalkan ve okun; füzeye, müfessirlerden işittiği ancak anlamlandıramadığı ses ve görüntü naklinin; telefon-radyo ve televizyonda vücut bulmasına şahit olsaydı… Böyle bir şey mümkün olabilir miydi?
Güngör Ulusoy/İzmir
ŞİİR
Eden Bulur
Yalan dünya, her demin meşakkattir zahmettir,
Mevt ise, mümin için elbette ki rahmettir.
Tarlasıdır müminin bu meşakkat diyarı,
Ektiğini biçecek, elinde ihtiyarı.
Kargadan karga doğar, yarasadan yarasa,
Serçeden şahin olmaz, ne kadar cevval olsa.
Hakikatte her insan apayrı bir âdemdir.
Her kalb bir yörüngede dönen bir seyyaredir.
Girebilse bir gönül Ehlullah çemberine.
Dünya varmış ha yokmuş artık onun neyine.
Öyle bir câzibeye kapılana ne mutlu.
Her ânı olur bayram, her günü olur kutlu.
Ya Rabbi, bizleri de kavuştur bu nimete.
Dilediğin, bir anda erer nice ricate.
Harcarız hazineyi bilmeden kıymetini.
Hor görürüz yoksulu, itekleriz yetimi.
Emrine muhalefet eyleriz bunca beşer,
El için kuyu kazan içine kendi düşer.
Adaletin her işte tecelli etmektedir,
Ömür denen, her nefes tükenip bitmektedir.
Sonsuz olan bir hayat bu bitiş ile başlar,
Mutlak pişman olacak secde etmeyen başlar.
İhsan Öner-İstanbul
SAĞLIK OLSUN
Bağırsaklar ikinci beynimiz: Bağırsaklar vücudun tüm sistemini etkilediği için bizim ikinci beynimiz sayılır. Şöyle insanlara baktığınızda bağırsağı iyi çalışanla çalışmayanı rahatlıkla ayırt edebilirsiniz. Eğer bir kimse gerilimde, yıkık kaşlı, yorgun ve bitkin hâldeyse genelde o kişinin bağırsağında problem ya da gaz vardır. Eğer bir insanın bağırsağı düzenli çalışıyorsa o kişi şen şakrak olur. Stresli değildir. Çünkü bağırsağının düzenli çalışması sayesinde bütün organları düzendedir. Bağırsaklar bu kadar önemlidir. O kadar önemli ki, eğer bir genelleme yapacak olursak şunu rahatlıkla diyebiliriz: Bağırsaklar iyi çalışıyorsa vücut da iyi çalışıyordur. Bağırsaklar iyi çalışmazsa vücut da iyi çalışmaz...