Geçmişten geleceğe yolculuk -2-

A -
A +
Ancak yüzyıl önce kendi şartlarında dünyayı tecrübe etmiş, bugün ise bir çocuk gibi devamlı “bu nedir?” sorusunu sorup cevabını öğrenen bu insandan iki dönem arasında bir kıyaslama yapılması istenseydi vereceği cevap muhtemelen ne olurdu? “Ben köyüme geri dönmek istiyorum” der miydi? Dese köyünü bulabilir miydi? Bulamazdı ama o kendi döneminde yaşadığı hiçbir mahrumiyetin bugünün sağladığı imkânlardan daha kötü olduğunu düşünmezdi. Kendisini bu kanaatte düşünmeye sevk eden şeyin kendi döneminde hayal olarak görülebilecek bir hayat modelini inşa etmiş günümüz insanının bu dünya içerisinde insanlık vasıflarını kaybettiğini de şaşırarak fark ederdi.
O zaman şunu diyebilir miyiz? Bugün insanlık değil, onu şımartan ve inkârcı kılan eşya tekâmül ettirilmiştir. Bu gerçeği fark eden eskinin insanı o muhayyel zaman tünelinden kendi dönemine ait yaşadığı dünyanın anılarıyla tekrar baş başa kalmak üzere bugünün dünyalısına “Allahaısmarladık” deyip yüzyıl öncesindeki istirahatgâhına dönerdi.
Gelin bu sefer de, zaman tünelinden bizden sonra gelecek olan nesillerin yüzyıl sonra yaşayacakları dünyayı görmek için muhayyilemizi zorlayalım. Ancak “Dünyamıza yüz ışık yılı mesafesinde tanımlanamayan yabancı bir cisim yaklaşıyor. Atmosfere girmeden derhâl imha edilsin” demelerinden korktuğum için vazgeçtim. Fakat onların dönemine ait dünyayı her alanda yönetenlerin kendilerinin olmayacağını düşünmek zor olmasa gerek. Bugün bizim taslak hâline getirdiğimiz yapay zekâ projesinin üç-beş tık üstü projelerle bu sefer bizim hayal olarak gördüğümüz neler olabilirdi?
Örnek olarak gezegenler arası insan ve eşyanın ışınlama teknolojisiyle saniyeler içinde naklinin sağlanması mümkün olabilir mi?
Bu bağlamda kara, deniz ve hava trafiği ile ilgili şaşıracağımız şekilde çevre düzenlemeleri fiilî olarak hayata geçirilebilir mi?
Bütün mesleklerin ve görevlerin icrasının robotlara devredildiği, içinde insanın ve kaldıysa insanlığın fark edilmediği, arkalarında üç-beş zengin ailelerin kontrolünde olan dijital robotların hüküm sürdüğü bir dünyayı yaşayacaklarından kimsenin kuşkusu olmasın...
             Güngör Ulusoy/İzmir
 
 
 
ŞİİR
 
           Affet Allah’ım
 
Kapıldım nefsimin coşkun seline.
Düştüm bu vicdansız nefsin eline.
Bülbül nasıl dil dökerse gülüne.
Hâlim çok perişan, affet Allah’ım.
 
Bu dünya yalandır, elbette fâni.
Hiç kimseye kalmaz, göçmeyen hani?
Bir gün ecel gelip alınca canı,
Hâlim çok perişan, atfet Allah’ım
 
Bu kulun gafletle şeytana kandı.
Doğru yoldan çıktı, nefse aldandı
İmran, tövbe etti, artık uyandı.
Hâlim çok perişan, affet Allah’ım
 
          A. İmran Mumcuoğlu-İstanbul
 
 
 
ENTERESAN BİLGİLER
 
Gökyüzü niçin mavidir?
Genelde güneşli havalarda bakıldığında gökyüzü masmavi görünmektedir. Bunun sebebi güneş ışınlarının atmosfere girdiğinde kırılmasıdır. Bilim adamlarına göre güneş ışınları atmosfere girdiğinde atmosferdeki gaz moleküllerine ve toz parçacıklarına çarparak saçılır. Gün ışığı da değişik dalga boylu birçok ışından oluşmaktadır. En kısa dalga boylu mavi ışınlar atmosferin üst tabakalarındaki küçük parçacılar tarafından hemen saçılır. Fakat kırmızı ışık (ki bu ışık en büyük dalga boylu ışıktır) saçılmak için daha büyük parçacıklara çarpmak zorundadır.
Gökyüzü açık olduğunda, mavi ışık diğer ışıklara oranla en fazla saçılan ışıktır. Bu yüzden de gökyüzü mavi görünür. Mesela gökyüzü yoğun bulutlarla veya dumanla dolu olduğunda, tüm ışınlar nerede ise aynı oranda saçılır. Bu da gökyüzünün gri renkte görünmesine sebep olur.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.