Kalbimi temizleyememek zor. Bu denli hissetmek zor. Kafayı sıyırdığıma sevinmek zor. Bazı kaygılar zor, hiçbir şeyle kıyaslamıyorum. Başka dertlerim olduğu vakit ne yaparım bilmiyorum. Ha, şimdiki kederim geçecek. Elbette geçecek. Çünkü dua ediyorum. Allahü teâlâ, “dua edin, kabul ederim ” buyuruyor. İnşallah dualarımı kabul edecek. O böyle keremi bol, ihsanı çok Allah’ımdır. Bana verdiği her dert, bela ve sıkıntıda verdiği nimetlerde olduğu gibi ben onu böyle sevmeye ve ona yalvarmaya devam edeceğim. Çünkü kul olmak böyle bir şey. Boynum bükük. Seccademde boynum bükük oldukça her mahluka karşı da boynum bükülmeye devam eder. Allahü teâlânın çok değer verdiği mümin kullarının kalbini kırmam böylelikle. Ehl-i Sünnetin güzel ahlakıyla ahlaklanırım inşallah. Ona dua etmek nimetinin şükrünü nasıl eda ederim?
Yarın kıyamet gününde, “Sana mutasarrıfa kuvvetini verdik, neden kalemini bizim için kullanmadın?” derlerse ben ne cevap veririm. Yazabilmek istiyorum. Kalbimi yazmak korkutuyor. Onu yabancının gözünde yabancıya çevirmekten ar ediyorum. Avuç içlerimde sımsıkı tutmak istediğim nimeti çaldırırım diye korkuyorum. Zira ruhumu kurtarmam gerek. Ağır ağır, her bismillah ile başımı sıvazlayıp ruhumu kurtarmam gerek nefsin eziyetinden. Nefsim susup kalbim ben olana dek, kalemim titremeye devam edecek. Ben yazdıklarımdan değil, yazdıklarım benden emin olana kadar ferah zikredemeyeceğim. İnşallah bir gün mutmain olursa kalbim, alnım ak yazacağım.
Geleceğe kuş uçurayım! Ben yirmi bir yaşındayım. İnsan olmak böyle bir şey...
N.N.
ŞİİR
ALLAH’IM
Bizler mağlup zamanların nesliyiz,
Sen bizi muzaffer eyle Allah’ım.
İki yüz senedir kısık sesliyiz,
Sesimizi mehter eyle Allah’ım.
Dâhildeki beyinsizler yüzünden,
Sırtımızdan hançerlendik Allah’ım,
Kazancımız ibarettir hüzünden,
Dört bir yandan zincirlendik Allah’ım.
Devrilirken çınarımız kökünden,
Köksüzler kuruttu kökü Allah’ım,
Her gelen gün kötü oldu dünkünden.
Taht yok ancak bulduk sökü Allah’ım.
Türkçemizi sala koyduk sel aldı,
Utanmadan el salladık Allah’ım.
Tam bin yıllık harsımızı el aldı,
Onca yıldır afalladık Allah’ım.
Yılanlara adam diye sarıldık,
Zındıkları âlim sandık Allah’ım.
Zaman zaman tam ikiye yarıldık,
Öz kardeşi zalim sandık Allah’ım.
Milletim cihana olsun efendi,
Bu gaflet nihayet bulsun Allah’ım.
Hiç kimse demesin güle dikendi,
Mertlik cümlemizi bulsun Allah’ım.
Celaleddin Küpeli
TARİHTEN BİR YAPRAK
ALİ ŞÎR NEVÂİ: Türklüğün Çağatay sahasında bilgini ve devlet adamıdır. 1441'de Herat'ta doğmuştur. Sultan Hüseyin Baykara ile mektepte ders arkadaşıydı. İkisinden hangisi devlet idaresine geçerse, diğerini unutmamak üzere aralarında sözleşmişlerdi. Ali Şîr, bir müddet Horasan'da, sonra da Semerkant'ta tahsil ile meşgul oldu. Bir hayli zaman sonra, Hüseyin Baykara Herat'ta tahta geçti. Verdiği sözü yerine getirmek için Ali Şîr'i arattırıp önce mühürdarlığa, sonra da vezirliğe tayin etti. Ali Şîr Nevâi vezirliğinde maarif ve sanayinin gelişmesine yardımcı oldu. Devlet ve siyaset adamlığı yanında her şeyden önce bir şair ve âlimdi. Türkçeye büyük hizmetlerde bulundu. Kaşgarlı Mahmut’tan sonra Türk diline hizmet eden en büyük Türk edebiyatçısıdır. Hayatı ve iyilikleri de çok olup birçok medrese ve binalar yaptırmıştır. Büyük bir kütüphanesi olup bu kütüphaneden pek çok kişi istifade etmiştir.