"Ders sadece okulda mı olur?” diye soruyorum kendime. Aslında yaşadığımız hayat koskocaman bir okul. Bizler de birer öğrenciyiz. Şaka bir yana geçmiş hatalardan ders almalıyız. Babalarımızın, dedelerimizin yaşadıklarından, tecrübelerinden ders almalıyız. Sadece büyüklerimizden değil kendi yaşadıklarımızdan bile ders çıkarmalıyız.
Öncelikle sormalıyız kendimize “bu olay neden oldu?”, “Kim yüzünden oldu?”, “Neden başarısız olduk?” gibi analiz yapmalıyız. Yaptığımız işin en iyisini yapmak için uğraşmalıyız. Hayattan çıkardığımız dersler boşa değil, bizim geleceğimizi etkiliyor. O yüzden çok önemli.
Bir de şu keşke demeleri hayatımızdan çıkarmalıyız. Keşke şöyle yapsaydım, böyle söyleseydim vb. sözleri dememeliyiz. Geçmiş geçmişte kaldı önümüze bakmalıyız. Adımlarımızı dikkatli atmalıyız. Başımıza gelen musibetleri çok kafamıza takıyoruz. Sanki dünyanın sonuymuş gibi davranıyoruz. Bütün bunlar maddi ve manevi olarak vücudumuzu yıpratıyor. Kendimi de katıyorum bu işe. İlk defa girdiğim ortamlarda bazen 30 küsur yaşındaki biri bana abi diyebiliyor. Hâlbuki benim ona abi veya abla demem lazım. Son on yıldır kendimi yıprattığım için 20’li yaşlarda olduğum hâlde 40’a merdiven dayamış bir adam gibi görünüyorum...
Her neyse konuyu dağıtmayalım ve çıkaracak derslere bakalım. Şu hayatta çıkaracak o kadar ders var ki buradaki satırlar yetmez yazmaya. Mesela tavuklar özellikle gezen tavuklar kendilerine bir yer belirler ve sürekli oraya yumurtlar. Eğer orada yumurtasının başına bir iş gelirse, yani kırılırsa, başka bir hayvan yerse, sahibinden başka birisi alırsa. Oraya bir daha yumurtlamaz. Kendisine yumurtlayacak başka yer arar. Bazen bir hayvanın içgüdüleriyle yaptığı şeyler bile insana çıkarması gereken dersleri hatırlatıyor...
Sözün özü dersimize iyi çalışmalıyız hayatımızın imtihanında soruları doğru cevaplayıp iyi not almalıyız. Allah’ın rızasına kavuşmak için gayret göstermeliyiz.
Abdullah Karakoç
ŞİİR
KANMA
Söylese de herkes, sana tatlı söz,
Sen sen ol ey gönül dillere kanma.
Nazarıyla yıkar, insanı kem göz,
Sen sen ol ey gönül ellere kanma.
Anlamaz hâlini, düşmeyen damdan,
Olgunluk bekleme mecliste hamdan.
Bahsetme kimseye çektiğin gamdan,
Sen sen ol ey gönül kullara kanma.
Görüp de aldanma suları durgun,
Ummadığın anda yakalar vurgun.
Sen benden yorgunsun, ben senden yorgun,
Sen sen ol ey gönül yollara kanma.
Unutma her yaprak düşer takvimden,
Bahar marttan başlar, gazel ekimden.
Ölüme ilaç yok Lokman Hekim’den.
Sen sen ol ey gönül yıllara kanma.
Mustafa Sinan Ay-Isparta
ESKİMEZ KELİMELER
AKIBET: Sonuç, netice.
MÜBREM: Kaçınılmaz, vazgeçilmez, önlenemez.
MÜCÂZÂT: 1. Karşılık. 2. Bir suça karsı ceza çektirme.
MÜKEDDER: Kederli, üzgün.
MUKADDER: Kaderde var olan, kader ile ilgili olan, alında yazılı olan.
TEŞVİK: İsteklendirme, özendirme.
VEHİM: Kuruntu Çoğulu. Evham: Kuruntular.
İTİBAR ETMEK: 1. Saygı göstermek, saymak, değer vermek. 2. Göz önünde bulundurmak, dikkate almak:
TERTİP: Sıralama, düzen, düzenleme, hile, düzen, askere alınma düzeni.
HAVAN: İçinde bir şey dövüp ufalamaya yarayan, tahta, taş, maden veya plastikten yapılan kap.
SARF: 1. Harcama, tüketme, kullanma. 2. Dil bilgisinde biçim bilgisi. Sarf etmek: 1. Tüketmek, harcamak. 2. Kullanmak.
Eline sağlık Abdullah