Birinci Cihan Harbi, Osmanlının emperyalist güçlerce paylaşım harbiydi. Osmanlıyı yıkan güçler ondan sonra dünyaya barış ve kardeşlik, huzur, saygı sevgi getiremedi. Çünkü Osmanlının genlerinde dürüstlük vardı. Kul hakkına riayet vardı. Bu anlamda manidar bir hikâye dilden dile anlatıla gelmiştir.
Birinci Dünya Savaşı’nın en hararetli yıllarıdır. Kocadere’de savaş sonrası yaralanan gazilerin tedavisi yapılır. Şehitler uygun bir şekilde defnedilmeye çalışılır. Yaralılar arasında kimler yok ki… Kimi Urfa’dan kimi Bosna’dan… Kimi Sivaslı, kimi Halepli…
Lâpseki’ye bağlı bir köyden İbrahim Onbaşı da yaralılar arasındadır. Çok kan kaybetmektedir. Gözleri kararmaya başlar. Son bir gayretle sıhhiye çavuşuna der ki:
“Adım künyemde yazılı. Köylüm İbrahim Onbaşı’dan bir mecidiye borç almıştım. Kendisine haber verin, hakkını helal etsin.
Sıhhiye çavuşu, Halil’in alnına biriken boncuk boncuk teri silerken, Halil de gözlerini yummak üzereydi. Kulağına eğildi:
-Merak etme vasiyetini İbrahim Onbaşı’ya ulaştıracağız.
Birkaç dakika içinde Halil, şehadet şerbetini içti… Aynı gündü. Çok geçmeden cepheden iki şehit daha getirdiler. Şehitlerin kimliği kaydedilirken Lâpseki’de aynı köyden İbrahim Onbaşı da vardı. Sıhhiye çavuşu çok üzüldü:
“Kadere bak, dedi. Biz de Halil kardeşin vasiyetini kendisine bildirecektik. Meğer o da şehit olmuş”
Biraz sonra şehitlerin eşyasını toplayan asker sıhhiye çavuşuna tekmil verdi:
“Çavuşum İbrahim Onbaşı’nın cebinden bir not çıktı”
-Getir bakayım.
Sıhhiye çavuşu notu aldı. Okurken dudakları titremeye başladı. Gözleri doldu geldi. Notta şunlar vardı:
“Ben Lâpseki’nin filan köyünden İbrahim Onbaşı. Köylüm Halil’e bir mecidiye borç (karz-ı hasen) vermiştim. Şehit olursam ona haber verin ben hakkımı helal ettim.”
Muhsin Uğur
Ahir zaman
Sen bir âdemoğlusun, dünyada rüyadasın
Şaşma dünya hâline; ki ahir zamandasın...
Rızıkların ayrılmış, nefeslerin sayılı
Ecelin de bellidir, er gibi meydandasın...
Ecelin, rızkın çeker, gezdirir yer yer seni
Bir bakmışsın İstanbul, bir bakmışsın Van'dasın...
Geçmişin hayal oldu, yarınınsa meçhuldür
Değerlendir, içinde bulunduğun an'dasın...
Kul demek, âciz demek; hâddini bilse gerek
İki kapısı olan bir acayip han'dasın...
Göç kervanı gidiyor, kervandan geri kalma
Ahiret yolcususun, geçici vatandasın...
Gönül yapması lazım, âhiret yolcusunun
Kalp kırarsan elbette ne büyük hüsrandasın...
"Helekel müsevvifun" yarın yaparım diyen
Aldandı, helak oldu, zarar ve ziyandasın...
"Kadere iman eden, kederden emin olur"
"Lâ tahzen..." üzülme hiç... Belki de dermandasın...
İman varsa imkan var, her şeyin çaresi var
Dünyaya tutulmuşsan, çıkılmaz buhrandasın...
Ölüm var, ahiret var… Mukadderat nasıldır?
Dünya mümine zindan, müminsen zindandasın...
Nefsine uyma Meftun; yönel yüce Allah'a
Hakiki kul olursan, şereftesin, şan'dasın...
Kadir Çetin (Meftun) - Söke
İSALE: Akıtma. İsale hattı: Su üretim kaynaklarında üretilen suyu kullanım mahalline aktaran büyük çaplı ve taşıyıcı özellikteki boru hatları.
İMALE: 1. Bir tarafa doğru eğme, çevirme, meylettirme; eğilme, çevrilme 2- Aruzda vezne uydurmak için kısa bir heceyi uzun hece sayılacak kadar uzun okuma veya sessiz harf ile biten kapalı heceyi bir kapalı ve bir açık hece gibi okuma.
İNKIYAT: Boyun eğme, baş eğme, itaat etme
TAHSİS: 1. Bir şeyi bir yeri vb. bir kimseye ayırma. 2. Maaş bağlama veya bağlanma.
TAHSİL: 1. Toplama, alma 2. İlim öğrenmek için okuma, öğrenim
TASHİH: 1. Sağlığını iade etme, iyiletme. 2. yanlışı doğrultma, düzeltme; yanlış düzeltilme.
TAHMİS: 1. Bir şeyi beş kat veya beş köşeli yapma. 2. Edebiyatta bir şiirin her beytinin üstüne üçer mısra katarak her beyti beser mısraa çıkarmak.
TAHSİN: 1. güzel bulup takdir etme, beğenip alkışlama. 2. güzelleştirme, güzel kılma.