Hamsi paluk!

A -
A +

1640 yılında Trabzon’a seyahat etmiş olan Evliya Çelebi, “Bu şehirde birkaç ay safa edip, bütün maarif ve ilim erbabı ile can sohbetleri ederek şehri istediğimiz gibi gezip gördük ve imkânımız nispetinde çeşitli ahvâline vâkıf olduk” diyerek Seyahatname isimli eserinde Trabzon’u anlatmış, Trabzon’un balıkları, bilhassa da hamsi balığı konusunda şunları yazmıştır:

 

Trabzon’un beğenilen balıkları; levrek , kefal gayet lezzetlidir. Bir karıştan uzun kırmızı başlı tekir balığı, uskumru ve daha bin çeşit balıkları vardır. Amma bunların hepsinden fazla Lazların üzerine düştükleri, alışverişi hakkında kavga ettikleri bir hamsi balığı vardır. Bu balık 'Hamsin' zamanında yakalanabildiği için adına hamsi derler. (Hamsin, Erbainden sonra gelen, 31 Ocak'ta başlayan elli günlük soğuk kış dönemidir.) Hamsinin çıkışını tellallar haber verirler. Tellalların bir çeşit mürver ağacından boruları vardır. Bu boruya üfürünce “Ahça çomahla bir mendil hamsi ver” diyerek balığı ince sırmalı mendillere koyup giderler. Balığın suyu akarak giderken, bâzı görenler de suyunun aktığına acıyarak “Bre balığın suyunu akıtıyorsun, suyuna bir pilavcık sallasana” diye şaka ederler. Bir beyitleri de şöyledir;

 

Trabzon’dur yerümüz,

 

Ahça tutmaz elümüz,

 

Hamsi paluk olmasa,

 

Nice olur halumuz.

 

Hamsi balığının faydaları: Bu balık bir karış kadar, ince ve morca cilalı, gümüş gibidir. Çok kuvvet verici ve hazmı kolaydır. Yemeğinde balık kokusu olmadığından yiyene hararet vermez. Ağrı hastalığına tutulan adam yerse şifa bulur. Trabzon’da bu balığın kırk çeşit yemeğini pişirirler. Kebabı, yahnisi, çorbası, böreği olur. Pilâki derler bir çeşit tavası vardır ki şöyle yapılır. Önce bu hamsi balığını güzelce temizleyip onar onar kamışa dizerler. Maydanoz, kereviz, soğan ve pırasayı ince ince kıyıp tarçın ve siyah filfil ile karıştırdıktan sonra pilâki tavasının içine bir kat hamsi, bir kat bundan döşeyip Trabzon’un abıhayata benzer zeytinyağını üzerine dökerler. Bir saat kadar kuvvetli ateşte pişirdikten sonra yerler ki, doğrusu sevilecek mübarek bir yemek olur.

 

     Trabzon-Hârûn Temel

 

 

ŞİİR

 

 

     Gülbahar

 

Ben yandım o çakır renkli gözüne

 

Sarı saçlarını salmış yanlardan omzuna

 

Uyup yad elin ve fesatların sözüne

 

Kaçma benden gül yüzlü Gülbahar

 

 

 

Yaz geldi iğdeler dallarda göğerdi

 

Hasretinden simsiyah saçlarım ağardı.

 

Yanmasa aşkına bu can senden soğurdu.

 

Geçme benden gül yüzlü Gülbahar.

 

 

ENTERESAN BİLGİLER

 

 

REKLAM PANOSU OLDUK: Firmalar markalarının tanıtımı için reklam panolarına kucak dolusu para verip markalarını duyurur teşhir ederler. İnsanların giydiği tişört gömlek etek pantolon vb. de bu reklamların ne işi var? Ben insan mıyım, yoksa reklam panosu muyum?

 

Göğsünde kocaman harflerle yazılı olan tişört gömleklere daha fazla para ödeniyor. Firma hem reklamını yapıyor hem de senden daha çok para alıyor. Bazı giysilerin önü arkası sanki gazete seri ilan sayfası gibi yazılarla dolu. Estetikten yoksun moda ya, vur abalının sırtına gitsin. Bu göğsümüzde taşıdığımız yazılar ne tarihimizi ne inancımızı ne de kültürümüzü yansıtıyor, tamamen başka firmaların yazı ve figürleri. E bizlere ne oldu? Bu kadar kültürel asimilasyona nasıl uğradık?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.