“Hayat hayaldir” denir, ne anlamlı bir ifadedir... Belki de bizim büyüklüğümüz, hayallerimizin büyüklüğü kadardır. Hayal kurmadan yaşayamaz insan. Mutlaka bir hayali vardır. Bir hedefi vardır. Hayal kurmak ve hedeflerimize ulaşmak için çabalamak güzel şeydir. Ancak bir durum var. Hayallerine kavuşmak için her yolu mubah (geçerli) gören, hatta o hayallere kavuşmak için günahlara bile saplanan insanlar var. Oysa ne güzeldir hayal kurmak. İnsanoğlu el attığı her şey gibi bunu da kötü niyetlerine alet etti.
Hayat hayal midir bilmem ama her insan elinde olmayanın hayalini kurar. Şehirde yaşayan insanlar; köydeki tarlaların, meydandaki pınarların, ahırdaki ineklerin, tarladaki domatesin ve babasından kalan evin hayalini kurar. Köyde yaşayan insanlar da bütün bunlardan bıkmış, şehrin o kasvetli havasının hayalini kurar. Hemen hemen herkes zengin olmanın hayalini kurar. Kendime bakıyorum da hayallerim bile mütevazı. Açta açıkta bırakmayacak bir iş, dinini seven kayıran bir eş, ayağımı yerden kesecek bir araba, dört duvar ve bir de çatı. “Daha ne isterim?” diye düşünüyorum hayırlı evlattan başka bir şey bulamıyorum ekleyecek. Ha bir de hayal kırıklığı var “Ben hiç böyle olacağını tahmin etmemiştim” cümlesiyle sonuçlanan. O başka bir konu tabii. “Hayat hayal midir?” sorusunun cevabını arıyorduk, nerelere geldik.
Neyse şöyle devam edelim yazıya. Hayat 70’e merdiven dayamış insanlar için hayaldir. Çünkü onlar geçmişe bakınca bir çırpıda nasıl geçtiğini anlamadıkları bir hayat görüyor. Bizim gibi gençler için ise hayat yürünmesi gereken uzun bir yoldur. Amaç bu yoldaki bütün engebeleri aşıp sona ulaşmak ve bu yolu yürürken gelen yıllardaki hayatımızda neler olması gerektiğinin hayallerini kurmak. Kısacası hayatımız hayal kurmakla geçiyor. Ve bu dünyayı anlayanlar buyuruyor ki: “Hayat hayaldir...”
Abdullah Karakoç
ŞİİR
SAHUR VAKTİ
Sahur vakti gördüğüm bir manzara
Beni çok etkiledi yaktı kavurdu;
Sokakları süpüren işçi kardeşler
Kaldırıma sahur sofrası kurdu.
“Menüde neler var?” dedim onlara,
Dediler: “Allah ne verdiyse o var”
Saydılar zeytin peynir yumurta
Gönderdim onlara lahana sarma,
Dualar ettiler ‘hâlâ insanlık var’
Sofra zengin kuru soğan ve turşu,
Zuhur ediyor o an îmanî huşû
Yaklaştı onlara sarhoş bir adam
Ona ikram edip verdiler turşu.
Sordum onlara memleketlerini
Giresun, Bitlis, Kırıkkale, Van
Sordum “size oruç tutturan nedir?
El cevap çok şükür ederiz iman.
Süleyman’ım duygulandım ağladım,
Affeyle bizleri yüce Allah’ım
Oruç tutan bu dostları affeyle,
Onları günahsız kulların eyle,
Hatırına bizleri de affeyle...
Süleyman Usta/Espiye-Giresun
DUYGU DAMLASI
Amatör ruh ile profesyonellik arasında dağlar kadar fark var deriz değil mi? Amatörlükte heyecan vardır. Merak vardır. İstek vardır... Ama profesyonellikte o iş üzerinden kazanç elde edebilecek bir seviye vardır... Profesyonelde genelde heyecan olmaz ama yine genel olarak hiçbir amatör, aynı konudaki bir profesyonelin seviyesini yakalayamaz... Fakat bir de profesyonelliği amatör ruh ile yapmak vardır ki işte o tadından yenmez... Bir öğretmenin her sene her çocuğa aynı heyecan içinde öğretmenlik yapması, bir doktorun her hastasına kendi yakını gibi önem vererek ve ilk defa bir hastaya bakıyormuşçasına ilgi göstermesi, bir gazetecinin bir kameramanın çekim yaparken en iyisini en ayrıntısını en yakalanmaz olanı yakalamak heyecanını sürekli taşıması vb. profesyonellikte amatör ruha örnektir... İşte o zaman hem işinizde sürekli yükselir hem de işinizden bıkmazsınız...
Gülşah Bade Nazlıoğlu