Hayatı yaşamak bir sanattır

Sesli Dinle
A -
A +

Hayat, bir teknoloji, bir bilim değildir. Hayatı yaşamak bir sanattır. Tıpkı ipte yürüyebilen bir cambaz gibi... Buna bir “içgüdü” de diyor şimdiki nesil. Ve insan için, hayat boyunca asla öğrenilemeyecek ancak ve ancak başa gelince yaşanabilecek şeyler vardır. Şaşar kalırsınız yaşadığınızda veya yaşayan birinde şahit olduğunuzda…

 

Yaşadığımız olaylarda ne zaman bir uç noktaya kayacak olsak, geriliriz. Ortada kaldığımızda gerginlik kaybolur, gevşeriz. Ortada “hiç kimse”, “hiçbir şey” oluruz belki ama “kendimiz” huzurlu ve mutlu oluruz…

 

Malum insanoğlu hep bir arayıştadır. Bu, aklın en başta gelen hastalığıdır. Ne zaman umduklarımızı ele geçirdikten sonra arzularımız son buldu ki? Bu yüzden arayanın başı derttedir. Aklı karışıktır. Ve ortalık ne aradığını bilmeyenlerle doludur… Arayış bir hastalıktır ama öte yandan bir çaredir…

 

Şu da vardır ki arayışını ego hâline getirenin dünyası, sırf bu arzuları yüzünden kâbusa dönüşür. Sırf bu arayış yüzünden, dindar olduğunu söyleyenler bile inançsızlara ait nice işleri yapar bilerek bilmeyerek… Oysa iman üzere yaşamak çok dikkat ister. Gidilen yol ve edinilen arkadaş o kadar önemlidir ki bu insanı ebedî saadete veya ebedî felakete götürebilir.

 

İnsan kendi içsel dürtülerine yani benliğindeki beklentilerine karşı da dikkatli olmalıdır.

 

Mürşit-i kâmiller övgüye layık kimselerdir. İnsanlığı aydınlatır çevresini manevi nura, aydınlığa, ışığa gark ederler… Zaten kendileri “Işık”tır. Onlar ışığını kendi kalbinden talebesinin kalbine yöneltir ki bu bilgi akışı feyizdir… Ancak talebe açıkken, bilgiye ihtiyaç duymuşken, tartışmaya değil öğrenmeye hazırken bilgiyi toplamaya değil gerçeği öğrenmeye gelmişken bu feyizden istifade eder… Ortalık sessizliğe bürünebilir. Bugün Ehl-i sünnet itikadının rasih İslam âlimlerinin kitapları vardır… Bu kitaplardan feyiz alan talebenin konuşurken ses kendisinin olsa da sözleri hocasının olursa yani ondan naklederek konuşursa o zaman kalplere o derece tesir eder. Bilmenin kendi içinde bir güzelliği bir saflığı vardır.

 

          M. Ali Mahdum

 

 

 

 

 

 

 

ŞİİR

 

 

 

     Taşlama

 

 

 

İşinizi bilirsiniz,

 

Tırtıklayın, tırtıklayın.

 

En önde siz gelirsiniz,

 

Tırtıklayın, tırtıklayın…

 

 

 

Bulmuş iken tüm alığı,

 

Kasıp kavur ortalığı,

 

Götür tutulmuş balığı,

 

Tırtıklayın, tırtıklayın…

 

 

 

Çiğneyip geç halı gibi,

 

Ye Anzer'in balı gibi,

 

Babanızın malı gibi,

 

Tırtıklayın, tırtıklayın…

 

 

 

Ver garibe çürüğünü,

 

Çekip dursun sümüğünü,

 

Sıkın gitsin ümüğünü(!)

 

Tırtıklayın, tırtıklayın…

 

 

 

Pay düşmesin gurbetçiye

 

Hademeye, hizmetçiye

 

Zırnık vermen 'Nöbetçi'ye(!)

 

Tırtıklayın tırtıklayın…

 

 

 

    "Nöbetçi Şair" Şahin Ertürk

 

 

 

 

 

 

 

DUYGU DAMLASI

 

 

 

Beyinlere yazılım, dürüstlük: Önemli olan senin kendine dürüst olmandır. Başkaları görsün diye, başkalarının yanında dürüst davranıyor olman da kabuldür ama çok fazla önemli değildir. Bu bir bakıma sana yaptırım uygulanacağı için senin çekinmen sebebiyle olan dürüstlüğündür… Bazı medeni ülkelerde insanların çok dürüst olduğunu söyleriz… Gerçekten de öylelerdir. Ama beri taraftan baktığınızda dürüst olmamaları hâlinde uygulanacak müeyyideler veya yaptırımlar o kadar ağırdır ki bir daha hayatı kararacak derecede ceza ile muhatap olabilmektedir. Buna rağmen hileye başvuran veya aldatan veya kandıranların elbette ki cezaları da verilir… Ama metafizik ürpertileri olabilen toplumlarda veya diğer söylemle Allaha ve ahiret gününe inananlarda dürüstlük ki “bir kamu hakkı, iki kul hakkı” olarak beyinlere bir yazılım gibi nakşolur… Ve artık o kimse, kimse olmadan da kimse görmeden de, kimse bilmeden de dürüsttür…  [Elif Azra Çelebi]

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.