Hazar gölü ve havzası SSCB döneminde Rusya gibi bir süper gücün kontrolünde sayılırken bugün bağımsızlıklarını kazanmış olsalar da kendi başlarına çözemedikleri birçok sorunları sebebiyle henüz birlik oluşturamayan devletlerin kontrolüne bırakılmış bölgelerdir.
Aslında 21. yüzyılda mücadelesi verilen yeni dünya düzeni biraz da bu sahipsiz sayılan bölge için kurgulanmaktadır. Bu bir stratejik satranç oyunu ise bu büyük oyunun taraftarları yine bölgeye tekrar hâkim olmak isteyen Rusya, bu tarihî fırsatı kaçırmak istemeyen ABD, fırsatı değerlendirmek isteyen Çin gibi önemli devletlerdir. Bir de birçok devletin üstlendiği rolden çok daha fazlasını üstlenme kapasitesine sahip çok uluslu dev petrol şirketleri vardır... Bu oyunun en kötü tarafı, senaryosundaki hazırlıksızlıktır. Yani bu oyun senaryosuna hiçbir devlet tam çalışamamış, kendini bir anda sahnenin ortasında buluvermiştir.
Ve öyle bir kaos ortamı oluşmuştur ki, âdeta roller kapışılmak istenmiş, başrol oyuncuları bazen figüranlarla iş birliği yapmak durumunda kalmış, bazen rakipleriyle burun buruna gelip zoraki tebessümler sergileseler de hata yapmamak için sinirleri iyice gerilmiştir.
Hazar sahnesi şu görüntüyü arz etmiştir. Beş Türk devleti bağımsızlıklarını elde etmiş, bu elde ediş herhangi bir mücadele sonucu değil de âdeta karşılarına bağımsızlık diye bir şık çıktığı için bağımsız olunmuştur.
Bu öyle bir bağımsızlıktır ki, beraberinde çok kötü ekonomik şartlarla karşı karşıya kalmışlardır. Sovyetler Birliği döneminde merkeze bağımlılık kuralı ile yönetilmiş oldukları için bağımsızlığı bir daha elden kaçırmamak için bir an önce serbest piyasa ekonomisine geçerek dünya ile entegrasyona gitmeyi amaçlamışlardır.
Bu amaca kavuşmaları için ellerindeki yegâne güç ise enerji kaynakları olmuştur. Cumhuriyetlerin coğrafyası incelendiğinde bu bölgelerin zengin enerji yataklarına sahip olduğu gözlenmiştir. İşte Hazar havzası bu ülkelerin kıyıdaş olduğu ve paylaşılamayan bir derya durumuna gelmiştir.
Elif Azra Çelebi
ŞİİR
BU VATAN BİZİM
Köyüm, şehrim, tanıdık yüzleri, arıyorum.
Nerde dostlar, komşular sizleri soruyorum.
Seher vakti, sabaha dek öksüz ağlıyorum.
Sanma sakın, yarınsız ve köksüz kalıyorum.
Yıkık evler, hikâye anlatıyor bizlere.
İbret olsun, dinleyin, neler söyler sizlere.
Gönül yıkma, merhamet eyle yaşlı gözlere.
Yazlar geçti, hüzünle varıyoruz güzlere.
Yollar sakin, yetim çocuk yürür ağlayarak.
Evler sensiz, bir kadın sessizce haykırarak.
Güller solmuş, bülbüller dili bağlayarak.
Güneş batmış, gülistan hiç nefes almayarak.
Hani diyor dağlar, terki vatan etmeyecektin.
Bizi böyle bırakıp, gurbete gitmeyecektin.
İyi günde, kötü günde, incitmeyecektin.
Hani diyor, başkasını hiç sevmeyecektin.
Aciz kuluz, inandık, terki vatan etmeyiz.
Burda doğduk, ölsek de başka yere gitmeyiz.
Aşkla sevdik, vatanı kimselere vermeyiz.
Şehit oğlu şehidiz, gönüldeyiz, ölmeyiz.
ACİZ- A. GÖK (SULTAN DİVANINDAN)
DUYGU DAMLASI
DAMAKÇILAR VE LEZZETLİ DONDURMALAR
Kaliteli dondurma elde eden firmalar bu kaliteyi nasıl yakalıyorlarmış biliyor musunuz? Dondurmada kullanacakları sütü öncelikle özel olarak kendi meralarında yetiştirdikleri koyun veya keçilerden elde ediyorlarmış. Eğer dışarıdan takviye süt almak gerekirse de o zaman adına “damakçı” dedikleri bir çeşit gurme görevliler tarafından sütün tadılıp eğer herhangi bir katkı maddesi yoksa onay verilerek alınması sağlandıktan sonra dondurmada kullanılıyormuş. Burada en enteresan özellik damakçılardaki hassasiyetmiş... Mesela sütü tadarak bu sütün alındığı keçinin neyle beslendiğini tahmin edecek kadar hassasiyete erişmiş olmalarıymış. Dağdaki keçi doğal ortamda mı beslenmiş, küspe mi yedirilmiş yani nasıl beslenerek bu süt elde edilmiş tadarak anlıyorlarmış... Damakçılar da bir bakıma usta çırak usulünde yetişiyormuş...