“İki dinle, bir söyle”

A -
A +

Halk arasında çok meşhur bir tekerleme vardır…

 

“Ben diyorum bayram haftası… O diyor ambar tahtası.” Bu tekerleme kişilerin birbirini anlamadıklarını veya yanlış anladıklarını özetlemek için söylenmiş bir halk deyimidir.

 

İnsanların yaşadıkları sorunların büyük çoğunluğu bu tür bir iletişimsizlikten ve birbirini yanlış anlamadan kaynaklanmaktadır. Hatta haberlere yansıyan nice cinayetlere baktığınızda çoğunda pişmanlık vardır. Yanlış anlama vardır. Ön yargı vardır. Nice son bulan arkadaşlık ve dostlukların gerisinde de bu ve benzeri yanlış anlama ve anlaşılma vardır. Bu sakar mantıktan kurtulmanın tek yolu insanların bu konuda kendilerini eğitmeleridir.

 

Nasıl? Konuşmasını ve dinlemesini bilerek… Birbirini anlayamama veya yanlış anlamaya sebep nedir biliyor musunuz? Ya dinleme ve anlatma konusunda iletişim bilgisine ihtiyacınız olduğunun farkında değilsinizdir. Ya bu etkenin insan hayatındaki önemini yeterince bilmiyorsunuzdur. Ya da bu konuda ne gibi bir yöntem takip edeceğinizin farkında değilsinizdir. Burada da bizim amacımız kimseyi suçlamak değil, birbirimizi doğru anlamaya yardımcı olmak. Birbirimize ilettiğimiz mesajın yerine doğru ulaşmasını sağlamak. Karşıdakinden de istediğimiz tepkiyi almayı amaçlamak. Bu özellikler bireyler için geçerli olduğu gibi kurumsal anlamda yöneticiler için de çok önemlidir. Kim olursanız olun karşınızdaki ile aranızdaki fiziksel uzaklığı, statü farkını vb. hesap ederek yapacağınız iletişim üslubun da pozitif olması şartıyla başarıyla sonuçlanacaktır. Buna ister kendinizi tanıma deyin. İster anlama ve anlatma sanatı deyin… Eğer hem karşınızdakini tam olarak anladınız ve o da sizi tam olarak anlayabildi ise sorunu çözemeseniz bile aranızda herhangi bir sıkıntı söz konusu olmayacaktır. Bunun için iyi dinlemek bazen iyi söylemekten de daha önemlidir...

 

     Erdinç Üstündağ-Psikolojik Danışman

 

 

ŞİİR

 

 

          Hüzünlerim

 

 

 

İzlemek kolay mı sandın her gidenin vedasını?

 

Duymak istersin onların hep sesini sedasını

 

Alışırım da unutulması imkânsızdır simasını,

 

Cüzdanımda taşırım özlediklerimin vesikasını.

 

 

 

Hüzünlerim ve neşelerim arasında sıkışıp kalırım,

 

Ne dersin bir gün onlara kavuşma ümidine sarılırım,

 

Öyle yaparım elbette yoksa buna nasıl dayanırım

 

Bu satırlar kendimi bulmak için derin kaçamaklarım.

 

 

 

Veyahut ağlayarak yazdığım saçmalıklarım mı?

 

Bilemem ama hâlâ dün gibi geliyor yaşadıklarım

 

Hep bir tarafa doğru savurur beni karmaşıklarım

 

Bu yazdıklarım sanki bir çocuğun şımarıklıkları.

 

 

 

Ağlasam neye yarar gülsem mutlu mu sanırlar?

 

Sansınlar zaten iyi günümde yanımda kalırlar.

 

İyi bilirim dara düşünce sorulmaz hâl hatırlar,

 

Boş ver bu şiirin tadı yok zaten hep yalan satırlar

 

          Hakazim

 

 

KELAM-I KİBAR KİBAR-I KELAMEST

(Büyüklerin sözü, sözlerin büyüğüdür)

 

 

Büyük İslam âlimi Hüseyin Hilmi Işık (kuddîse sirrûh) Efendi buyurdu ki: "Tam İlmihal kitabını okuyan, onu öğrenen âlim olur. Neden? Çünki, âlimlerin sözü. Benim sözüm değil. Ben bir kelime ilave etmedim kendiliğimden. Bir kelime koymadım. O pırlantaların arasında cam parçasının ne işi var! Hele içindekileri de yaparsa, tatbik ederse, evliya olur... Bir mümin, bu İlmihal'i okuyor, hele hele bir de içindekileri yapıyorsa, bunun iki alameti vardır. Bir: İnsanın ilmi arttıkça tevazuu artar, daha alçak gönüllü olur. İlmi arttıkça daha tevazu sahibi olur. İlmi arttıkça, kendisinden artık utanır hâle gelir. İlmi arttıkça, Allahü teâlâya yakınlığı artar. İlmi arttıkça ölüm hâlleri artar. Yani ilmin artması, ahirete yaklaşması, cenab-ı Hakka yaklaşmasıdır.”

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Yalınız Efe28 Haziran 2024 11:23

Her ne arar isen kendinde ara... (Hünkâr Hacı Bektaş)