Anlaşmak… İletişim kurmak... Dünya bunun üzerine dönüyor... Eğer anlaşılamıyorsan kendini izah edemezsin... İnsanlar konuşa konuşa... “Bile geldik” şeyler bu iletişim kavramları, hepsi bizim için…
Peki sokaktaki diğer dostlarımız… Mesela bobiler, mırnavlar... Yani onlar anlaşamıyor mu? Onlar iletişim kuramıyor mu? Onların kendi aralarında bir diyaloğu yok mu? Hayatlarında böyle kavramlar yok mu?
Lisanları yok mu birbirlerini anlamak için? Kim bilir belki de o ‘miyav miyav’ların, ‘hav hav’ların altında ne cilveler var... Ne didişmeler ne itirazlar var... Ne kılçık savaşları... Ne sardalyeler uçuşmuştur havada... Peki bunlar iletişim veya lisan olmadan mı oluyor? Daha tam bunu bilen yok…
Kendi dünyamıza dönelim biz... Eskiler ne demiş... “Bir lisan bir insan...” Dil bu lisan… Türkçe Arapça, Hintçe, İngilizce... Lisan toplulukların birliğini ve diyalektiğini tesis eder... Aynı matematik gibi...
Matematik... En yakınımızdan en uzağımıza şimdiki gençlik pek sevmiyor ama matematik de ilimlerin diyalektiğini tesis eder… Kimyası fiziği velhasıl hiçbir ilim matematik olmadan kendini ifade edemez… O sebepten lisan ile matematik insanın kafasında sanki kapı komşusu gibidir.
Bu ikisinin kıymet gördüğü, değer gördüğü toplumlarda bilim ve teknoloji daha ileri… Bu da ister istemez toplumsal farkındalık seviyesini yükseltiyor... Hani deniyor ya hep “katma değeri yüksek ürünler imal edebilsek de dışarıya bunları satabilsek” diye…
“İnsanlar konuşa konuşa” dedik, nerelere geldik... Meğer ne kadar mühimmiş değil mi?
Acaba bu anlamda işimizin tanımını kompozisyon şeklinde yazsak bazen... Veya basit ve gündelik şeyleri... Market alışverişi mesela... Her gün yaptığımız temizlik... Sabah aynanın karşısında olduğumuz tıraş gibi… Belki de bir adım ilerisi günlük tutmak…
O zaman ifadelerini kuvvetlendirmek için yeni kelimelere ihtiyaç duyacaksın... Bu da kelime dağarcığını zenginleştirecek… Değmez mi?
Halid Yazıcı
SÜMBÜL
Sümbüller boyun büker, dalından yaşlar döker.
Hazanı görmez sümbül, derdini bilmez bülbül.
Yüzünde morluk vardır, dünyalar ona dardır.
Sümbülüm yalnız yaşar, baharı görür koşar.
Çiçekler haset eder, âşıklar duysan ne der.
Sümbülüm artık uyan, unutur seni zaman.
Sümbülüm gece korkar, bahçeyi kimler yoklar.
Bahçıvan yâri getir, sümbülde derdi bitir.
Üç günlük dünya biter, hazanda hâli beter.
ACİZ-A. GÖK (SULTAN DİVANINDAN)
KELAM-I KİBAR KİBAR-I KELAMEST
(Büyüklerin sözü, sözlerin büyüğüdür)
Din büyüklerimiz buyurdular ki: "Kalpten kalbe bir yol vardır; o yol, muhabbet yoludur. İş, o yolu ele geçirmektir. Bu muhabbet yolu ele geçerse, insan sevdiği ile beraberdir. Gece de beraberdir, gündüz de beraberdir. Dünyada da, ahirette de beraberdir. Kabirde de, mahşer yerinde de beraberdir. Sevince beraberlik böyle olur."
"İnsan seveceği kimseyi iyi seçmeli, ona göre sevmeli." Çünkü Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), dünyada kimi severseniz ahirette onun yanında olursunuz, buyuruyorlar. Onun için, kim olduğunuz değil, kiminle olduğunuz önemli. Ahirette nerede ve kimlerle beraber olmak istiyorsak bu tercihi dünyada yapmalıyız. Kurtulmak için kurtulanlarla beraber olmak lazım. Son nefeste beyindekiler silinir, fakat kalptekiler kalıcıdır. Beyin, bilgi yeridir, kalp ise sevgi yeridir. Son nefeste iman ile ölmek veya imansız ölmek, kalpteki sevgiye tabidir."