İşi ehline verelim derken...

A -
A +
Rivayet edilir ki zengin bir ailenin zengin hanımı bir gün çocuklarını çağırıp der ki:
“Bize aile büyüklerimizden kalan bir pırlanta var. Ve ben ahir ömrümde bu pırlantayı kolye olarak takmak arzusundayım. Bunu bana sağlar mısınız?"
Çocukları düşünür. "Bu mücevher gerçekten de bunu bir kolye yaptırıp annemize hayatında bir duygu lezzeti sunalım” derler...
Tabii zengin ailenin sahaflarda, kuyumcularda gitmedikleri mücevherci kalmamış. Lakin mücevheri eline alan usta “aman kardeşim, bu çok değerli. Bunu delik açma esnasında çatlar, kırılır bir şey olursa bunun değerini ödeyemem. Kusura bakmayın ben yapamam” der...
Bir böyle iki böyle hangi kuyumcuya götürdülerse kırılma riskine karşı kimse bunu göze alıp “yaparız” diyememiş.
Aile zengin yaşlı annelerini de kırmak istemiyorlar. Bu defa sorup soruşturuyorlar. Bunu nerede kime güzel bir kolye yaptırabiliriz?  En sonunda bunu Kapalıçarşı'da bir Mustafa Amca var, yaparsa o yapar diye tavsiyede bulunuyorlar.
Kapalıçarşı’da Mustafa Amca'ya gelip durum izah ediliyor. Mustafa Amca pırlantayı ister. Özel kutusundan kadifeler içinde çıkartıp dikkatlice uzatırlar.
Mustafa Amca şöyle ışığa doğru bir kaldırıp inceler ve çırağı Ahmet'e seslenir:
“Oğlum gel buraya”
“Buyur usta”
Mustafa Amca pırlantayı Ahmet'e doğru uzatırken zengin aile bireyleri paha biçilmez pırlantaya bu ne lakaytlık diye iç geçirir. Bu arada Mustafa Amca tarif eder:
“Şuna iki delik aç getir!”
Ahmet pırlantayı mengeneye bağlar, istenileni yapıp getirir.
“Buyur usta...”
Herkes şaşkındır. “Biz bunu kırılma riskine karşı yaptıracak bir tane mücevherci bulamadık. Seni tavsiye ettiler. Sen ise pırlantayı hem de havada çırağına doğru attın. O da yetmedi, bunu mengeneye bağlayıp deldi. Bu nasıl iş böyle?
Mustafa Amca cevap verdi:
“Doğru diyorlar. Ben de kıymetini bildiğim için elim titrerdi, yapamazdım. Ama çırak bunun henüz farkında değil. Sıradan bir iş zannettiği için heyecansız ve eli titremeden yapıp getirdi... Onun için çırağa yaptırdım..."
            Taha Ufuk Acar
 
 
ŞİİR
 
 
          Tarih ve biz
 
Bozkurtlar vatanı sert yaylaların,
Huyundan huy kapmış ırkımız bizim.
Her birimiz bir savaşta doğmuşuz,
Zafere karışmış kırkımız bizim.
 
Atalarımız aldan kırdan yağızdan,
Akıncılar kopmuş gelmiş Oğuz'dan,
Küçüklü büyüklü hep bir ağızdan,
Dünyaca söylenir türkümüz bizim.
 
Deniz fatihlere karşı duramaz,
Değme dağlar bize göğüs geremez,
Kapımızdan rüzgâr bile giremez,
Açıktır evimiz barkımız bizim.
 
Üstümüzde üç kıtanın kayıdı,
Tarih dizimizde doğdu büyüdü,
Duymamışken medeniyet neyidi,
Garba ışık vermiş Şarkımız bizim.
 
Akından akına seslendikçe biz,
İnlerdi kayalar, titrerdi deniz,
Tarihten ihtiyar bir değirmeniz,
Kanımızla döner çarkımız bizim.
 
                          Sedat Ordulu
 
 
 
 
UNUTULMAZ YERLER
 
ABANT GÖLÜ: Türkiye’nin kuzeybatı kesiminde, Bolu ilinin güney batısında etrafı çamlık tepelerle çevrili, tabii manzarası çok güzel bir gölümüzdür. Batı Karadeniz sıradağlarına dâhil, Bolu, Düzce ve Mudurnu arasında uzanan Abant Dağlarının kuzey batısında olup, Bolu’nun 34 km güney batısında yer alır. Yüzölçümü 1.28 kilometrekaredir. Denizden yüksekliği 1298 metredir.
Abant Deresi vadisinde heyelan sonucu meydana gelmiş set (tabii baraj) gölüdür. Suyunun bir kısmı Abant Deresi ile Bolu Çayına dökülür. Suyu tatlı ve durudur. Gölün suyu o derece berraktır ki, 20-25 m derinlikteki taşlar görülür. Etraftaki çamları ve yeşilliği bir ayna gibi aksettirir. Kıyı boyunca 7600 m uzunluğunda bir gezinti yolu vardır.
Gölde sandal, kayık ve motorla gezilir. Şiddetli kışlarda göl buz tutar. Etrafını çevreleyen dağlar kış sporlarına elverişli olmasına rağmen, bu yönde fazla bir faaliyet yoktur. Etrafında turistik oteller, dinlenme evleri ve halka açık piknik yerleri vardır...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.