Turizmin ve ticaretin kalbi olarak bilinen Eminönü isminin nereden geldiğini merak ettim. Eminönü hakkında internette dolaşan iki satırlık bilgiye rastladım. “Osmanlı döneminde Deniz Gümrüğü ve Gümrük Eminliğinin burada bulunması sebebiyle Eminönü adını almış” yazıyordu. Fatih Belediyesi’nin bu konuda bir araştırma yapıp belediyenin internet sitesinde ziyaretçileri bilgilendirmesi aslında çok güzel bir sosyal hizmet olur...
Ben öğrendiğim minik birkaç bilgiyi sizinle paylaşayım... Tabii Eminönü eskiden İstanbul’un ilçelerinden biriymiş... Hatta kitaplarda “İlçeye bağlı köy yoktur” yazıyor ama buna karşılık İstanbul denince akla gelen Çemberlitaş ve Nuru Osmaniye Camii, Bayezid Camii, Bayezid Kulesi ve Süleymaniye Camiinin bulunduğu tepeler (Yeditepe) eskiden Eminönü ilçesi sınırları içinde...
Eminönü’nün en büyük özelliği İstanbul'un en eski yerleşim merkezi olması... Tabii ticaretin de kalbinin burada atıyor olması... Osmanlılar zamanında çarşıdaki esnafı denetleyenlere “Emin” deniliyordu. Yeni Cami önüne “Gümrük Emini Önü” denildiği için zamanla bu isim Eminönü olarak kullanılır olmuş. Tarihî eser bakımından çok zengin olan Eminönü ilçesinde Süleymaniye, Bayezid, Şehzadebaşı, Sultanahmet, Nuru Osmaniye, Mahmutpaşa, Alemdar, Cağaloğlu, Gedik Paşa, Aksaray, Babıali, Kadırga, Lâleli, Mercan, Sirkeci, Sultan Hamam, Tahtakale, Kapalıçarşı gibi semtler yer alıyordu.
Eminönü günümüzde de toptan ticaret merkezi olarak önemini korumaktadır. Her türlü sanayi ürününün %45'i Eminönü'nden sevk ediliyordu. Tarihî Kapalıçarşı ve Mısır Çarşısı turizm açısından halen ziyaretçi almakta.
Türkiye'yi Avrupa'ya bağlayan demir yolu bağının başlangıç noktası olan Sirkeci Garı da Eminönü’ndedir. Bu kadar önemli ilçede ne yazık ki meskenler plânsız bir şekilde iş yerine dönüşmüş ve böylece tarihî eserler taş yığını binalar arasında sıkışıp kalmıştır. Topkapı Sarayının yanındaki Gülhane Parkı Eminönü’nde halen bir mesire yeri olarak kullanılmaktadır...
Mehmet Raci Tutar
ŞİİR
GAYE
Günahkârım pek tabi,
Ümitvarım hem dahi,
Ol Çalap’ın rahmeti,
Gazabından ziyade.
Nisyanla dolu heybem,
Tövbeye muhtaç tövbem,
Başkaca kapı bilmem,
Çalab'ım dan ziyade.
Gıyabî’nin gayesi,
Rızadır sermayesi,
Ru'yetullah hevesi,
Cennetinden ziyade.
Mustafa Özkahraman
ZİL
Seni gördüğüm anda
Âşık oldum aynı anda
Dünya durdu ben durdum
Gözlerinde o zamanda.
Bulutlarda idim o anda
Her yer beyazdı dünyamda,
Sen-bendi tüm dünya
Tek aşk ve biz vardık ufukta.
Oldu buldun dedim sonunda,
Gözlerin gözlerimin içinde,
Sevdiğini anlatıyordun ki,
Kahrolası zil çaldı o anda.
Lütfü Yarar
UNUTULMAZ ESERLER
KEŞFÜ’Z-ZUNÛN: 18. yüzyıl Osmanlı bilim ve düşünce hayatında önemli bir yeri bulunan Kâtip Çelebi’nin Arapça eseridir. Bir çeşit bibliyografya ve ilimler ansiklopedisi olarak değerlendirilmektedir. Kâtip Çelebi bu eseri hazırlarken Halep sahaflarında araştırmalara başlamış çeşitli şehirlerin sahaf ve kütüphanelerinde sürdürerek tamamlamıştır. Eserde tekrarlardan olabildiğince uzak durulmuştur. Türkçe ve Farsça eserler özellikle belirtilmiştir. Kendisi tarafından incelenen eserler hakkında da eserin başlangıç cümleleri aktarılmış böylece benzer isimlerin eserlerinin birbirine karışması önlenmeye çalışılmıştır.
Eserde 15.000’e yakın kitap ve risâle, 10.000 kadar da müellifin ismi geçmektedir. 300’ü aşkın ilim dalı hakkında da bilgi verilmektedir.