İstanbul’un fethi

A -
A +

Seçimlerin heyecanıyla sayfalarda pek yer bulamasa da unutulmuş sayılmasın İstanbul’un fethi... Bu yaşadığımız 29 Mayıs İstanbul’un 570. fetih yıl dönümüdür, hayırlı olsun. Dünyanın iki kıta üzerinde toprağı olan, “Bir sengine yek-pare Acem mülkü fedadır” diyerek şiirler yazılan bir metropoldür İstanbul. Fetih öncesinde Müslümanlar arasındaki adı Konstantiniyye idi. 1453 senesine kadar birçok defa çeşitli devletler tarafından kuşatılan İstanbul’un fethi, Müslümanlar arasında İslamiyet’le birlikte ortaya çık “İstanbul muhakkak fethedilecektir, bu fethi yapacak hükümdar ne güzel hükümdar ve onun askerleri ne güzel askerlerdir” hadis-i şerifi, bütün İslam hükümdar ve kumandanlarının bu şehri fethetmek arzu ve gayretlerini harekete geçirmiş, İslam ordularının dalga dalga bu şehre akmalarına sebep olmuştur.

 

 

 

Ancak defalarca teşebbüs edilmesine ve kuşatılmasına rağmen hiç kimseye nasip olmayan bu güzel şehrin fethi genç yaştaki Fatih Sultan Mehmet’e nasip olmuştur.

 

Daha 21 yaşındaki bu genç hükümdar 53 gün süren muhasaradan sonra karadan gemileri yürüterek, toplar kullanarak daha nice kimsenin aklına gelmeyecek askerî manevralarla İstanbul’u fethetmeye muvaffak olmuştur. Etrafındaki bazı kişilerin umutsuzluğa düşüp muhasaradan vazgeçirmeye çalıştıkları vakit o büyük kararlılıkla “Ya ben İstanbul’u alırım ya İstanbul beni” diyerek azmini göstererek fethi gerçekleştirmiş, Sevgili Peygamberimizin övgüsüne mazhar olmuş, dünya yüzünde pek kimseye nasip olmayacak eşsiz bir zafer kazanmış aynı zamanda bir çağı kapatıp bir çağı açmıştır. Taşı toprağı altın olan, bir karış yerine bir Acem mülkünün feda edildiği bu güzelim İstanbul’u; dünya durduğu müddetçe kadim vatan toprağı yapmış, bize armağan etmiştir. Ayasofya’yı camiye çevirmiş ilk namazı orada kılmış Ayasofya’yı fethin sembolü yapmıştır. O gün Avrupa’nın ve Hıristiyanlığın mumu sönmüş, Türk ve Müslümanlığın nuru parlamış, bütün dünyayı sarmaya başlamıştır.

 

     Aslan Torun/Sağlıkçı-Yazar

 

 

 

ŞİİR

 

 

 

     YÜZÜK

 

 

 

Okuyucu notu:

 

“Bu şiiri Sadık Söztutan'ın 27 Mayıs Cumartesi ekinde yazdığı 'Yüzük' adlı yazıyı okuyunca kaleme aldım”

 

 

 

Ruhumun karanlığı geceyi karanlığa boğuyor,

 

Ruhum sensizlik hasretinle kararıyor karanlıkta.

 

Can yanıyor aşkının ateşi ile karanlığa karanlık katıyor,

 

Ağlıyor sessiz hıçkırıklarla nefesi kesilene kadar.

 

 

 

Seller basıyor canevine katran karası gözyaşları,

 

Yalan riya dolu hayatını hatırlıyor son anlarında.

 

Tek sevincini hatırlıyor seviyorum dediğin anı,

 

Gülüyor ruhunu azat ediyor sonsuza gülerek.

 

          Lütfü Yarar

 

 

 

 

 

 

  ŞİİR ÜZERİNE
 
Kırk beş yıldır içindeyim
Şiir karın doyurmuyor
Herkes bilsin istiyorum
Şiir karın doyurmuyor
 
Dünya sana hayran olsa,
Tüm şairler selam dursa,
Öğrenciler tezler yazsa
Şiir karın doyurmuyor.
 
     Şahin Ertürk

 

 

 

KELAM-I KİBAR KİBAR-I KELAMEST
(Büyüklerin sözü, sözlerin büyüğüdür)

 

 

Mübarek Hocamızın çok büyük nasihati var. Buyurdular ki: 

 

"Tarih boyunca milletler, devletler, cemiyetler içeriden çökmüştür. Dışarıdan değil, içeriden... Eğer arkadaşların arasına gıybet, dedikodu, fitne girerse istikbalimiz hakkında yeise düşerim. Araya fitne girmezse, dedikodu girmezse, gıybet girmezse hiç korkmayın!.. Onun için böyle zayıf insanlar olursa hemen onları tecrit edin, ayırın, çünkü o bir çürük üzüm tanesi bir sepet sağlam üzümü de bozar!..”

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.