Kalbi sakat öyle çok insan var ki… Ama insanlar onları hiç fark etmez. Hep beden sakatlığı dikkatlerini çeker. Öyle birini görünce şöyle bir üzüntülü bakış atarlar… Çok büyük bir eksiklik varmış gibi düşünürler… Hâlbuki kalbi sakat onca insan varken, onlara acımak hiç akıllarına gelmez… Dönüp cahilce üzüntülü bakış da atamazlar, çünkü onları fark edecek, farkındalığa sahip değillerdir… Oysa kalbi sakat olan kişi kendini hemen belli eder… Olmadık ortamda, olmadık şekilde başkasının kalbini kırar. Bu davranışından da ruhen ve kalben hiç rahatsız olmaz… İşte kalbi sakat insan… Kalp kırdığından habersiz umursamaz şekilde yoluna devam eder… Kibirle, burnu büyüklükle bastığı yere bakmadan yürür öylece… Nereye bastığından habersiz, kaç çiçek çiğnediğini bilmeden… Kırar döker sözleriyle, incitir bir kalbi kolayca… Özür dilemek aklının ucundan bile geçmez. Sonra hayıflanır, kimse beni sevmiyor diye… Ne acı, o kişi kendi sakatlığından habersiz, koca ömrü heba eder öylece… Yıllar geçer ve nasırlaşmış kalbi ile beraber elleri de nasırlaşmaya başlar… Saçlarına aklar düşer, yüzü buruşur… Yalnız kalır, sessiz kalır… Kimsesiz kalır… İşte o zaman kalbi sızım sızım sızlar… Pişmanlıklar uykusunu böler durur, geceler ona geçmez olur… İnsan kendi kendinin katili olur işte. Kendine acıması olmayan başkasına nasıl acısın? Kalbine kulak vermeyen, ayağının altındaki çiçeği nasıl fark etsin? Beden sakatlığı özür değildir, tercih değildir… Ama kalp sakatlığı bir tercihtir… Kendinden bir vazgeçiş, fıtrata aykırılık, kendine ve çevresine zulmetmektir… Eğer çevrenizde bir kalbi sakat varsa, ona merhametle muamele edin… Kalbinin üzerindeki nasırları gideremezsiniz belki ama ona merhameti göstererek yumuşatabilirsiniz. Zamanla nasırlar da yumuşar, kalp yaşadığını hissetmeye başlar. İşte bu raddeye geldiyseniz, o kişi için umut var demektir… Ona destek olun, çünkü o iyileşmeyi kabul etmiştir…
Kübra Salar
ŞİİR
NEFES
Deryada susuz kaldım, aşkınla nefes aldım.
Umman’da aşka daldım, aşkınla nefes aldım.
Çöllere saldın beni, seraba sardın beni.
Güneşle kardın beni, aşkınla nefes aldım.
Aşkınla yanan benim, sözüne kanan benim.
Temmuzda donan benim, aşkınla nefes aldım.
Divane koydun adım, kalmadı ağız tadım.
Kapına çok kez vardım, aşkınla nefes aldım.
Virane yurdun dedin, dermansız derdin dedin.
Umudu yele verdin, aşkınla nefes aldım.
Kimsesiz, sensiz kaldım, yine de adın andım.
Seversin sende sandım, aşkınla nefes aldım.
Geceler yıktın geçtin, kendine bir yol seçtin.
Aşkıma kefen biçtin, aşkınla nefes aldım.
Gündüzüm oldu zindan, inandım sana candan.
Yok mudur sende vicdan, aşkınla nefes aldım.
Bekledim aylar, yıllar, üzüldü cümle kullar.
Âşıklar beni anlar, aşkınla nefes aldım.
Şikâyet etmem yine, ağyara gitmem yine.
Cefalar çeksem yine, aşkınla nefes aldım.
Sözüme nadim oldum, aradım seni buldum.
Kapında sadık kuldum, aşkınla nefes aldım.
Aşkımda yoktur yalan, ömrümü benden alan.
Kaybettim var mı, bulan, aşkınla nefes aldım.
Acizim, seni sevdim, gönlümü sana verdim.
Maksuda senle erdim, aşkınla nefes aldım.
Aciz-A. Gök (Sultan Divanından)
ESKİMEZ KELİMELER
PERAKENDE: 1. Ticarette malların teker teker veya birkaç parça durumunda azar azar satılmasına dayanan (satış biçimi), toptan karşıtı. 2. Bu biçimde alınan veya satılan. 3. Düzenli olmayan, ayrı ayrı, dağınık, perişan.
TASVİR: Suret kökünden gelmektedir. 1. Resmini yapma. 2. Resim; figür, portre anlamındadır. 3. Edebiyatta yazıyla tarif etme sanatı. TDK’da betimleme denilmektedir.
TASAVVUR: Bu kelime de suret isminden gelmektedir. Göz önüne getirme, hayal etme, zihinde canlandırma.
HADEME: Hizmetli, hizmetçi, odacı.
YAHŞİ: 1. Çok iyi. 2. Çok güzel.
MUKABELE: 1. Karşılık verme, karşılama. 2. Karşı gelme. 3. Birbiriyle karşılaştırma; karşılıklı yapılan okuma. 4. Camilerde camiye gelen cemaate Kur'ân-ı kerim okuma.
MUAZZAM: 1. Kocaman, koca. 2. Ulu, koskoca 3. Alışılmışın sınırlarını aşan, pek yüce.
GARK OLMAK: Gark: 1. Suya batma; batma, batırma. 2. Boğulma, boğma. Gark olmak: 1. Gömülmek, batmak.