Karıncanın intikamı!..

A -
A +
Çocukken bir arkadaşım, cevabı komik olan bir bilmece sormuştu. Bir filin üzerinde on karınca varmış. Fil hortumunu bir savurmuş dokuzu düşmüş. Sadece bir karınca filin sırtında kalmış. Yere düşen dokuz karınca hep bir ağızdan filin üstünde kalan karıncaya ne demiş?
“Ez onu ez, intikamımızı al” demiş.
Rusya’nın, hak hukuk tanımadan, Ukrayna’yı işgal etmesi, nedense bana bu bilmeceyi hatırlattı. Bilindiği gibi Rusya’nın sembolü ayıdır. Bu durumda, karınca da Ukrayna olsun. Karınca, ormanda başka yer kalmadığı için gitmiş ayının yanında bir yuva kurmuş. Ayıya, köprüyü geçene kadar bir süre dayı demiş. Ayıya dayı derken, her şey güllük gülistanlıkmış. Bu sırada sırtlan, çakal, akbaba gibi leş yiyen hayvanlar karıncayı kandırıp kendi yanlarına çekmek için bir sürü laf etmişler.
“Ayıya artık dayı demene gerek yok. Biz senin yanındayız” diyerek karıncayı, ayıya karşı kışkırtmaya başlamışlar. Ormanın tüm vahşi hayvanları, hep beraber ayının üzerine atlayıp onun etinden bir parça koparmak yerine, minicik karıncaya sürekli akıl vermişler. Sonunda ne mi olmuş? Karınca, ayının karşısında tek başına kalakalmış. Kalmış da ayıya yem mi olmuş? Hayır… Gücü yettiğince, elinden geldiği kadar ayıya karşı koymuş, savaşmış...
Ukrayna, tam bir bağımsızlık savaşı veriyor. Sovyetler Birliği dağıldığı zaman çok kolay elde ettiği bağımsızlığının bedelini ödüyor. Eğer bu savaşı kazanırsa gerçek anlamda özgür bir ülke olacak. Kazanamazsa maalesef tarih sayfasından silinip gidecek. Uzmanlar, her geçen günün Rusya’nın aleyhine olduğunu söylüyor. Kesinlikle doğru söylüyorlar. İşgalin başladığı ilk gün herkes Ukrayna’nın iki gün bile dayanamayacağını söylerken içimden bir ses, bu savaş bir ay uzarsa çok farklı şeyler olur diyordum. Düşündüğüm oluyor gibi… Ukrayna direniyor. Direnmeye devam ediyor. Bence bu savaş daha da uzayacak. Uzadıkça, Rusya kan kaybedecek. Küresel güçler, bir zamanlar Osmanlı Devleti'ne yaptıklarını şimdi Rusya’ya yapıyorlar. Acaba tuzağa Ukrayna mı düştü, yoksa Rusya mı? Zaman gösterecek…
       İhsan Ağır
 
 
ŞİİR
 
    Ey dostum
 
Amelimdir elbisem,
Eğer kusur edersem,
Uyar beni ey dostum,
Hak yolunda değilsem.
 
Rüzgârken, yar esmesem,
Yar yaram değil dersem,
Yardayken tut ey dostum,
Nar’a düşmeden sersem…
 
Dünyayı cennet görsem,
Dün yay, bugün ay etsem,
Ok ol saplan ey dostum,
Kalbimde maymun görsem…
 
Saf kalbe saf hükmetsem,
Safken insaf etmesem,
Sen ol vicdan ey dostum,
Safta kıbleden dönsem…
 
İki emanet versem,
Ömrüme takva eksem,
Şahit tuttu ey dostum,
Rab birdir, etti kasem.
 
Varıp yanına gelsem,
Yüreğine bas desem,
Kanatlanıp sırattan,
Canan koldayken geçsem…
 
     Mehmet Doğrubaş
 
 
 
TARİHTEN BİR YAPRAK
 
BARUTHANE: Osmanlı Devleti’nde ordu ve donanma ihtiyacı için barut hazırlanan yerlere Baruthane-i âmire denirdi. İlk baruthane, Sultan İkinci Bayezid Han tarafından Kâğıthane’de yaptırıldı. On beşinci yüzyılda Tophane’de, Ayasofya’da; cephane için de, Atmeydanı’nda, Unkapanı’nda ve Şehremini’nde yaptırıldı. Ayrıca Anadolu ve Rumeli’deki birçok yerlerde baruthaneler ve güherçile kalhaneleri vardı. On sekizinci yüzyıl başlarında Baruthane-i âmire adıyla yeni bir baruthane kuruldu ve diğer baruthaneler yetersizliği sebebiyle kaldırıldılar. Gelibolu ve Selanik’te yenileri açıldı.
Her baruthanede geniş yetkileri olan bir idare âmiri bulunurdu. Buna Baruthane emîni denirdi. Sonraları Baruthane nâzırı denildi. 1884 tarihinde Fransız kimyager Vielle’nin dumansız barutu bulmasıyla, kara barut önemini büyük ölçüde kaybetti.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.