Kendin olmak ve öz güven üzerine

A -
A +

Kişi kendini bilmek kadar irfan olmaz derler. İrfan, sözlükte bilme, anlama, biliş, anlayış olarak geçer. Bir diğer anlamı kültürdür. Burada beden gücü kuvveti değildir bilinmesi istenen... İlimdir, kültürdür, karakterdir...

 

Günümüzde çokları bu alanda da aslında savunmasız durumdadır. Kendi öz değerini, kendi durumunu bilmesine çevresi fırsat bırakmaz. Akla hayale gelmedik reklamlar insanları motive etmeye uğraşır, yönlendirmeye çalışır... Beraberinde birçok algıyla karşı karşıya kalırız hepimiz...

 

Başarı sana bir adım yakın diye yönlendirenler olur bizi. Korkma harcadıkça kazanırsın diyenler olur. Kimseden çekinme diyenler olur. Özgür değil misin, kim ne karışır diyenler olur. Bu müdahalelerin sınırı yoktur...

 

Moda adı altında bizlerin biyolojik görünümüne varıncaya kadar yön verenler olur... Özellikle gençlerin etki altında kaldığı bu yaklaşımlar çoğunu kendi hâline bırakmaz. Ailesi öğretmenleri çevresi dahi kenarda kalır bazen. Kendisini ekranda gördüğü sanatçıya vb. benzetmek isteyen, bunun için estetik ameliyatlara giren niceleri vardır.

 

Bazen de öz güven üzerinden bizi bizden alır koparır giderler... Bu öz güven yönlendirmeleriyle yola çıkan niceleri de kendi olmaktan uzaklaşıp da kendi sanal öz güvenleriyle baş başa kaldıklarının farkına vardıklarında çoğunlukla iş işten geçmiş olur. Çünkü dışlanmış bir kimsenin kendini o topluma o çevreye hele de en yakınlarına kendini kabul ettirmesi imkânsız gibi bir şeydir...  Yarım asırdır bu ülkenin çocuklarına “kendine güven, başarırsın” tarz ve içerikli sunumlar sebebiyle çoğu altyapısı olmadığı için paraşütü açılmayan acemi paraşütçü gibi çakılmış kimisi hayal kırıklığıyla kendinde var olan doğal öz güvenini de kaybetmiştir... Atalarımız ne demiş: “Erişir menzil-i maksûduna âheste giden,/Tiz reftâr olanın pâyine dâmen dolaşır.”

 

     Muhsin Taha

 

 

 

 

 

ŞİİR

 

 

 

          Sensiz yaşamak

 

 

 

Sen gidersen sultanım, karanlıkta kalırım.

 

Yokluğunda söylesen, sensiz nasıl yaşarım?

 

 

 

Görmüyorsam gamzeni, duymuyorsan sesini.

 

Saklıyorsan kendini, sensiz nasıl yaşarım?

 

 

 

Gülü Rana'm açmazsan, etrafımda uçmazsan.

 

Gülücükler saçmazsan, sensiz nasıl yaşarım?

 

 

 

Bir yudum su vermezsen, gönlüme hiç gelmezsen.

 

Aşk gülümü dermezsen, sensiz nasıl yaşarım?

 

 

 

Pencereye çıkmazsan, bir kez olup bakmazsan.

 

Aşk şemini yakmazsan, sensiz nasıl yaşarım?

 

 

 

Geceler bekletirsin, derdi derde ekletirsin.

 

Böyle böyle tüketirsin, sensiz nasıl yaşarım?

 

 

 

Yoluma taş koyarsın, öfkeyle laf sayarsın

 

Diyorsun ne ayarsın, sensiz nasıl yaşarım?

 

 

 

Aşka değer vermezsen, bir kez olsun gülmezsen.

 

Aciz, kıymet bilmezsen, sensiz nasıl yaşarım?

 

 

 

     Aciz-A. Gök (Sultan Divanından)

 

 

 

 

KELAM-I KİBAR KİBAR-I KELAMEST
(Büyüklerin sözü, sözlerin büyüğüdür)

 

 

Din büyüklerimiz buyurdular ki: "Amel, Cennete girmeye sebep değildir, Cennete girmeye sebep; imandır. İman da Ehl-i sünnet ve’l-cemaat itikadıdır. Peki, amel nedir? Amel; imanı korumak için, imanı muhafaza etmek için, imanla ölmek için birer sebeptir. Asıl anahtar; La ilahe illallah Muhammed’ün Resûlullah diyen Ehl-i sünnete aittir. Yoksa bunu herkes söylüyor zaten. Onun için bir şey ne kadar kıymetliyse onun düşmanı da o kadar şiddetlidir...

 

Efendim, imanın en büyük düşmanı kim? Gene sen, gene biz. Çünkü Allahü azimüşşan bütün mahlûkları yaratmış, bir tane de kendisine en büyük düşman yaratmış, onu da insanın içine koymuş. Allah muhafaza etsin, âmin. İşte çetin savaş, büyük imtihan şimdi başlıyor. Sen, Allah'ın kulu mu olacaksın, yoksa Allah'ın düşmanının kulu mu olacaksın? Yani nefsinin kulu mu olacaksın?”

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.