Kendine duyarsızlık

A -
A +
ATASÖZÜ
 
Akıllı düşününceye kadar deli oğlunu everir...
 
 
 
Gün geçmiyor ki insan kendi hakikatinden, var olma nedeninden uzaklaşmasın. Her vakte sığdırılan, her anımızı çalan eşyalar, istekler, hayaller ve körlük derecesinde bir masiva sevdası. Düşünmek için her şeyle olan irtibatı durdurmayı düşünememek... Ve hakikate duyarsızlıkla kendine de duyarsız hâle gelmek… Oysa ne ararsa kendindedir. Kendini bulsa Rabbindedir.
Yaşadığı zamana ve mekâna değer katamadan yaşayan birinin insan olma değeri hangi ölçüte vurulur?
Batı'nın ortaya koyduğu ve peşinden sürüklettiği bir hayatı yaşamak bana şöyle bir benzetme yaptırıyor:
Hani meşhur bir mısra-ı berceste vardır:
“Hakîr olduysa millet, şânına noksan gelir sanma
Yere düşmekle cevher, sâkıt olmaz kadr-ü kıymetten.”
Yani "millet hakir ve hor görüldüyse milletin şanı şerefi azalır yok olur zannetme/Çünkü cevher yere düşse de cevher özelliğinden bir şey kaybetmez, o yine cevherdir” demektir.
Biz de diyoruz ki altın çamura düşmekle altınlığını yitirmez lakin çamurdan çıkmadıkça da altınlığı bilinmez! Çamurda kaldıkça da ister altın ol, ister demir...
Kul olarak muhatap alındığımız ve bir kere ihsan edilmiş bir hayatı yaşarken, nelerin peşinden koşulduğunu ve neyi istememiz gerektiğini bilmeden günü bitirmek; ne soğanın fiyatı ne de cep telefonunun özellikleri kadar yer bulamadı. Oysa bilmeliyiz ki çiğ soğan kokar, çiğ insan ise batar. Diyeceksiniz şimdi:
“Bunları diyorsun da duyarsızlığı nasıl sonlandıracağız?”
Emin olun cevabım var. Duyarsız hâlimizin duyarlılığına varıp bizi neler duyarsız kılıyorsa onlarla bir an evvel hesaplaşmamız lazım.
Aksi mi?
İnsanı kocaman karanlık bir mağarada el feneriyle aramak zorunda kalırız...
Tabii arayacak kadar insan kalabilirsek…
           Fatih Toprak-Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni
 
 
 
ŞİİR
 
          Bir teline değişmem
 
Ressam oldum resmine baka baka,
Gözlerim duvarda seni çiziyor
Aşk beni delirtti hep yaka yaka
Kalbime ismini tek tek diziyor.
 
Sen yoksun, şu dünya ıssız bir ada
Yalnızlık içimi fena sarıyor
Sen yoksun bir kimsem yok şu dünyada
Kalbim çırpınmıyor seni arıyor.
 
Bilirim yalnızca benimsin yine
Seni doyasıya hep kokluyorum.
Belki de içimde korku var diye,
Seni kaybetmekten çok korkuyorum.
 
Sen gönül bahçemde açan çiçeksin
Öyle bir çiçeğe benzer bulunmaz
Allah’ımdan dilediğim tek sensin,
O dilek ki onsuz hayat da olmaz
 
O kadar bağlandım ben sana kalben,
Oluştu gönlümde sevda sarayı.
Seni ölümüne çok sevdim ki, ben
Tek teline değişmem şu dünyayı.
 
           Şair-Yazar Elvin Mütaliboğlu   
 
 
PRATİK BİLGİLER
 
Dantel: Dantelleri yıkamak için bunları bir şişenin etrafına sardıktan sonra sabunlu ve tuzlu ılık suya olduğu gibi batırmalı, sonra da soğuk su ile çalkalamalıdır.
Düğme düzeni: Dikiş kutusundaki düğmeler cinslerine ve büyüklüklerine göre ayrılıp, çengelli iğnelere geçirilirse, hem dikiş kutusu derli toplu durur, hem de arandığında çabuk bulunur.
Et kızartırken: Üzerinde kırmızı damlacık görünürse, piştiği anlaşılır.
Fermuar: Fermuar dikmek ilk bakışta sanıldığı kadar kolay bir şey değildir. Eğer bir tarafı pot yaparsa görünüş çok çirkin olur. Bunu önlemek için dikmeden önce, fermuar açılıp, bir tarafı iğnelenip teyellenir. Daha sonra fermuar kapatılıp öbür tarafı da iğneleyip teyellenir. Bundan sonra rahatça makinede dikilebilir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.