“Adalet” kelimesinin sözlük anlamı, hak ve hukuka uygunluk, hakkı gözetmekmiş. Bir diğer anlamı ise herkese kendine uygun düşeni, kendi hakkı olanı vermekmiş. “Miş” diyorum çünkü bu tanım, yıllar yılı belki kaç asırdır sadece kitaplarda kalmış.
Bugün de günlük haberleri izlerken birçoğumuz hayret içinde kalmıyor muyuz? Polis, elinden geleni yapıyor, suçluları yakalıyor, adalete teslim ediyor. Adli merciler de kanunlara bakıyor. Ona göre karar veriyor. İyi de suç ve suçlu profilinin sürekli değiştiği bir dünyada, siz cezaları daha da ağırlaştırmaz iseniz, kimse kanunlardan korkmaz ki… Kanunlardan korkmayan insanlar da, her türlü suçu, işler.
Eskiden yazılı olmayan hukuk kuralları, toplum üzerinde daha çok etkiliydi. Yani örf, âdet ve geleneklerimizden gelen bir ahlak anlayışı vardı. Toplumun büyük çoğunluğu, bu kuralları bilir, ona göre davranırdı. Şimdi artık maalesef bu da kalmadı. Kanunların yeterince caydırıcı olmadığı bir gerçek olarak ortada dururken, ahlak kurallarının gittikçe önemsenmediği bir toplum hâline döndük. Özellikle toplumun her kesimini ilgilendiren konularda, insanlar, sadece kendini düşünür oldu. Bunun sebebi, belki de toplumda şehirleşme kültürü tam olarak oluşmadan büyük şehirlerin kurulmasıdır. Bugünlerde neyin hak, neyin hak olmadığı da birbirinin içine karışmış durumda… Herkes, her şeye hakkı olduğunu sanıyor. Karmaşalar ve kavgalar da çoğunlukla bu yüzden çıkıyor.
Her vatandaş, yaşadığı ülkenin hukuk sisteminin çok güçlü olmasını ister. Başka bir deyişle, güçlü adalet ister. Eğer adalet sistemi, insanların beklentisini karşılamazsa, herkes cezayı kendi kesmeye kalkarsa kargaşa ve kaos çıkmaz mı? Kanunlar neden herkese eşit uygulanmaz? Adaletin olmadığı yerde orman kanunları geçerli olup güçlü olan, zayıf olanı ezer. Oysaki adalet, karşısında herkes eşittir. Hani genel kabul görmüş bir söz var. Derler ki: “Adalette eşitlik vardır, eşitlikte adalet yoktur...” Kimse eşitlik istemiyor, herkes adalet istiyor. Adaletin çarklarının herkese, eşit dönmesini istiyor.
ŞİİR
BİZİ 'SANATKÂR'A GÖTÜRÜYOR...
Şu masmavi gökyüzü... Şu parlayan Güneş...
Şu mehtaplı geceler... Şu gökyüzü...
Yaratılışın şu eşsizliği...
Şair Hasan Kaya
GÜZEL YURDUMUZ
CİHANBEYLİ-KONYA: Cihanbeyli, İç Anadolu Bölgesinin orta kısımlarına düşer. Bağlı olduğu Konya ilinin 100 km kuzeyinde, Tuz Gölü'nün batısındadır. Türkiye’nin yüzölçümü bakımından en büyük ilçesidir. Merkez bucağına bağlı 14, Yeniceoba bucağına bağlı 11 köyü vardır. İlçe toprakları Cihanbeyli Platosu üzerinde yer alır. Platonun alçaldığı kısımlarda Cihanbeyli Ovası vardır. Başlıca akarsuyu İnsuyu Deresidir. Tuz Gölü'nün bir bölümü ilçe sınırları içinde kalır. Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünü buğdaydır. Hayvancılık önemli gelir kaynağıdır. En çok koyun beslenir. Rafine tuz üreten fabrika başlıca sanayi kuruluşudur. İlçe merkezi Tuz Gölü'nün, batısında, platonun doğu eteğinde kurulmuştur. Denizden yüksekliği 965 metredir. Ankara-Konya kara yolu, ilçeden geçer. İl merkezine 96 km mesafededir. 1926'da ilçe olan Cihanbeyli Belediyesi 1906'da kurulmuştur.