Yaz olsun kış olsun çok şükür memleketimizde çarşıda pazarda, manavlarda, marketlerde, seyyar satıcılarda her türlü sebze ve meyvenin her bir çeşidine rastlamak, bulmak mümkün. Her birinin ayrı bir albenisi, renkleri, çekiciliği var. Bu meyvelerden biri de taze olarak sarı-turuncu renkleriyle manav vitrinlerini, pazar tezgâhlarını süsleyen taze kayısıdır. Menşei Çin olarak bilinir. Ülkemizin bol güneş ve ışık alan bölgelerinde yetiştirilmekle beraber en fazla Malatya, Bursa, Konya, Amasya, Çorum, Niğde, Kayseri vb. gibi iklim ve güneşi uygun olan illerimizde yetiştirilmektedir. Fakat kayısı denince özellikle Malatya ilimiz akla gelmektedir. Bol miktarda üretilerek iç ve dış piyasalara pazarlanmaktadır. Başlıca kayısı çeşitleri şunlardır: Şekerpare, Turfanda, İmrahor, Kurukabuk, Çoloğlu, Tokaloğlu vs.
Meyveleri, çekirdekleri (acı ve tatlı olanı vardır) ve yaprakları kullanılır. Çekirdeklerinden kimya sanayiinde yağ elde edilir. Kayısı hem taze hem de kurutularak yenir. Beslenmemizde önemli bir yeri vardır. Gerek kurusunun gerekse tazesinin reçel, şurup, komposto, konserve vs. yapılarak uzun süre muhafazası mümkündür. Kayısı vitamin, protein, karbonhidrat ve bazı önemli mineralleri içermesi bakımından çok önemlidir. Bilhassa A vitamini bakımından oldukça zengindir. 100 gr taze kayısıda (aşağı yukarı 3-5 kayısı) 50 gr kalori vardır. 100 gr taze kayısının 13 gramı karbonhidrat, 1 gramı protein, binde 20'si yağ, geri kalanı su ve diğer mineral maddelerdir. Potasyumun bol olup sodyumun olmaması kalp ve tansiyon hastaları için iyi bir diyettir. 100 gr kuru kayısıda 240- 260 arası kilokalori vardır. 5 gram protein. 50 mg yağ. 66 gram kadar karbonhidrat vardır. Beslenme rejimi uygulayanlar bunları bilirlerse aldıkları kaloriyi rahatlıkla hesaplayabilirler. Taze veya kuru olsun haftada en az 2-3 defa kayısıyı soframızda bulundurmalıyız. Kıymetini bilenler bilir...
Mehmet Alimcan
ŞİİR
Türkçem
Ana dilim öz dilim
Yazı dilim söz dilim
Sen benim vatanımsın
Seni sevmek az dilim
Yıldızlar kadar parlak
Arı duru ve berrak
Dil çağlayan bir ırmak
İlden ile gez dilim
Adında yaşar adım
Kültürüm ve sanatım
Dil sözcükten kanadım
Senden aldım hız dilim
Dünden yarına akış
Dünyaya Türkçe bakış
Sensiz hayat bana kış
Sensin bahar yaz dilim
Dil düşerse il düşer
Millet diliyle yaşar
Dil olmazsa yol şaşar
Etme bize naz dilim
Selami Yıldırım
TARİHTEN BİR YAPRAK
ÇEMBERLiTAŞ: İstanbul’da Divanyolu üzerinde Osmanlı devrinde Tavuk Pazarı denilen meydanda bulunan sütun. Fetihten sonra, meydan ticarî yönden hareketliliğini kaybetti. Osmanlılar zamanında Dikilitaş adını alan bu meydandaki sütun dokuz parça kırmızı porfir kitlesinin üst üste konulmasından meydana gelir. Yüksekliği 57 metredir. Sütun altıgen mermer kürsü ve porfirden taban üzerine oturmaktadır. Sütunun tepesinde de bir zamanlar üzerinde bulunan heykeli taşıyan kırmızı Mısır porfirinden bir taban bulunmaktadır...
Osmanlılar devrinde fazla değişiklik görmeyen bu Dikilitaş’ın sadece tepesindeki haç indirilmiştir. 1672’deki büyük İstanbul yangınında, etraftaki büyük sıcaklığın neticesi, sütunun porfir blokları çatlamıştır. Sultan İkinci Mustafa devrinde dikilitaş sağlamlaştırılmak için, tabanı üç blok hâlinde duvar içine alınmış ve sütun çemberlerle sağlamlaştırılmıştır. Bu tarihten sonra Dikilitaş “Çemberlitaş” olarak anılmaya başlamıştır.