Kuşlar ne güzel özgürce mavi semalarda pervaz edip süzülür. Allah’ın verdiği güç ve iki kanat sayesinde uçar. Mükemmel uçması için iki kanadın birbirine denk olması gerekir...
Aslında insan da iki kanatlıdır ve iki cenahı vardır. Biri maddi diğeri manevi. İnsanlar en fazla 90-100 yıl yaşar. Ne enteresandır ki bu süre sonrası ölecek olan beden kanadına insan çok iyi bakar. Gereken proteinler vitaminler mineraller envaiçeşit gıda ile vücudu besler. Doktora diyetisyene gider. Hasta olmaması için elinden geleni yapar. Dahası genç ve güzel görünmek için de bakımlı ve güncel görünmek için de diyetisyen, spor, moda ne varsa takip eder.
Huzur ve mutluluk için neler eklemez hayatına... Konforlu ev, araba, ofisler; sağlık sigortası, Ferdi kaza sigortası, kasko, ful artı ful... Hepsi en fazla yüz sene sonra yok olacak beden için...
Ama ne yaparsa yapsın bu beden canından ayrılacak ve çürüyüp toprak olacak, ela göze de mavi göze de siyah göze de toprak akacak...
Öteki kanat ise manevi kanat... Allah’a ve onun Resulüne iman... Allahü teâlâ buyuruyor ki Rad süresi, 28. âyeti kerimede mealen: “Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.”
Peki, bizler ebedî âlem için ruh kanadına ne kadar emek verip ne hazırlık yapıyoruz?
Bu kanada yapılan özen ve hazırlıkla bir kıyaslayın bakalım ne kadar emek veriyoruz? Sanki hiç değil mi?
O hâlde samimi olarak soralım mı kendimize? Öleceğimize mi inanmıyoruz? Hâşâ, öldükten sonra bir hayatın olduğuna mı? Hem inanıp hem orası için hazırlık yapmamak mümkün müdür? O hâlde bu derin gaflet nedir? Siz bilirsiniz ne zaman elinizden gideceği belli olmayan bu hayat elinizden öte tarafa hazırlığa dönebilirsiniz ya da eski usul bir asırlık hayata emek vermeye devam edebilirsiniz... Siz bilirsiniz...
Orhan Yavuz Ejder/Akhisar-Manisa
ŞİİR
Oldum
İçimde fırtına, bitmiyor hüzün.
Gözümün önünde gitmiyor yüzün.
Aklımı ağlatır, tutmuyor sözün.
Aşkının elinde divane oldum.
Âşıklar yurdunda virane oldum.
Yağmura, çamura, ettiler teslim.
Aşkının yolunda kırıldı testim.
Gönlüme, aklıma, yenildi nefsim.
Aşkımla oynadın oyuncak oldum.
Sallandın gönlümde, salıncak oldum.
Deryalar içinde yelkensiz gemi.
Balıklar misali, yutmuştum yemi.
Vaadin, sözlerin, şahidim ne mi?
Aşkımı incittin, görünmez oldum.
Unuttun, kayboldun, bilinmez oldum.
Çöllerde, kumlarla adını yazdım.
Gül dedin, inandım, toprağı kazdım.
Zamane misali, niyazdım, arzdım.
Aşkımı gömerken, ağlamaz oldum.
Umudum yıkarken, yaramaz oldum.
Aciz’im, sevdamdan vazgeçmem inan.
Vermezsin, bilirim, aşkıma, aman.
Hak verir, geçince, mevsimler zaman.
Aşkımla kapında, divane oldum.
Âşıklar gönlünde, virane oldum.
Aciz-A. Gök (Sultan Divanından)
DUYGU DAMLASI
Güzel ahlak: “Cenabı Hak, hakiki imanla ihlaslı olarak aklımızı başımıza getirsin, kalbimize hidayet nurunu eriştirsin. Salih ameller ve hayırlı hâllerde bulundurarak, razı olacağı hüsnü hulk, güzel huy, meziyet ve haslet ahlak ve seciye ile bezendirsin.
Kalp ve aklımızı selim tutanlardan sırat-ı müstakimde ayağımızı sabit kılanlardan, sıhhat ve afiyet bulanlardan; rahmetine ve bereketine erenlerden, kanaat ve iktisatta karar kılanlardan eylesin. Her türlü aşırılıklardan uzak duranlardan, maddi ve manevi varını yoğunu, din kardeşiyle paylaşan gönlü gani olanlardan eylesin. Yüce yaratan ve yaşatanın, bütün mahlukatı ile kaynaşıp anlaştıran mütevazı kimselerden eylesin.”
Agah Atakent/Ümraniye-İstanbul