Magazin hayatlar...

A -
A +

Merhaba değerli okurlar bugün sizlere toplum içerisinde bir kanser gibi yayılan kimi magazin hayatlardan bahsedeceğim. Öyle ünlüler için kullanılan magazin hayatlardan değil, hemen her gün kimi televizyon programlarında işlenen ve topluma sunulan insanın midesini bulandıracak derecede pespaye konuşmaların, dedikoduların, ilişkileri faş etmelerin dile getirilmeye başlandığı mide bulandıran konulardan...

 

O programlarda dönen konuları ve mevzuları onlar yaparken ve umuma açık bir platformda anlatırken utanmıyor, buraya yazmaya ben utanıyorum. Bazen denk gelince kendi kendime “bu kadar da olur mu canım? Bunlar kesin kurgudur toplum bu kadar da düşmemiştir” diyordum. Demek ki insan çevresinde görmeyince inanmıyormuş bazı şeylere. Peki neden bu duruma geldik? Neden pespaye hayatlar çoğaldı hatta köylere kasabalara kadar yayıldı.

 

Bütün bu yaşanan pespayeliklerin altında aslında kültürümüze ahlakımıza ve dinimize uymamak yatmıyor mu? Allahü teâlâ İslamiyet'in emir ve yasaklarını gereksiz yere emreder mi? Şimdi çok daha iyi anlıyorum büyüklerimizin neden mahrem namahrem hukukuna dikkat ettiklerini... Eskiden magazin programlarında “ünlü” diye bildiğimiz isimlerin özel hayatları hem de sınırlı bir şekilde ifşa edilirdi de “kimin eli kimin cebinde belli değil” diye eleştirirdik. Şimdi mahalledeki Ayşe Teyze'nin gelini, köydeki Ahmet Dayı'nın oğlu da bu durumdan mustarip varın gerisini siz düşünün. 

 

Kendimi de işin içine katarak söylüyorum Ehl-i sünnet âlimlerinin kitapları bir köşede duruyor ama açıp okumuyoruz. Kulaktan dolma bilgilerle burada ahkâm kesiyoruz. Her neyse uzatmadan lafın sonunu getirelim. Biraz önce dedim yine diyorum dinimizin koyduğu emir ve yasakların hepsinin bir sebebi var. Allahü teâlâ hepimizi bu emir ve yasaklara uyan kullarından eylesin. Âmin... 

     Abdullah Karakoç
 
 
 
ŞİİR
 
          AKIBET
 
Hatırlayın bizden evvel geleni
Hak yarattı Havva ile Âdem'i
Daha sonra halk eyledi cümle âlemi
Kâinatın sahibi Yüce Allah ha!
 
Heves etme bu hayırsız yapıya,
Zaman geldi gün dayandı kapıya,
Dört kişiyle çıkarırlar seni kapıya,
Bir daha evine dönemezsin ha!
 
Oğlun kızın feryat edip ağlarlar,
Ayrılıktan dolayı ciğer dağlarlar,
Gözün yumup çeneni de bağlarlar,
O yana bu yana bakamazsın ha!
 
Mezarda üzerine tahta dizerler.
İki melek gelir seni süzerler,
Soru üstüne soru düzerler,
Günahkârsan cevap veremezsin ha!
 
Bildiğin sorulara dilin lal olur,
Kabrin geniş olsa da sana dar olur.
Ne dostun ne ahbap sana yâr olur
Son pişmanlık sana fayda vermez ha!
 
     Mustafa Aydın
 
 
 
DUYGU DAMLASI
 
BABA: Nedir baba? Hayatımızda sırtımızı dayadığımız sağlam bir duvar. Bir derdimiz olduğunda “babam halleder” diyebileceğimiz güvencedir baba… Babalar sırtında dağ kadar yük taşıyıp ailesine sezdirmeyen kahramanlarımızdır bizim. Sevgiyi, güveni, saygıyı onlardan öğreniriz biz. Merhametleriyle kuşatırlar insanı. Sessiz sessiz bakarak gözleriyle sever onlar. Ben babamdan en çok merhameti öğrendim. Bir insan nasıl sevilir onu öğrendim. Ve elhamdülillah artık ikinci bir babam daha var benim. Yeni evlendim ben, iki ay oldu. Ben yeni bir aileye daha kavuştum. Sevgisini merhametini esirgemeyen bir babaya daha… Rabbim bu mutluluğu dileyen ümit eden bekleyen özleyen herkese nasip eylesin... İrem Seyis’tim, İrem Miliç oldum. İki soyadının sahibi iki babama da minnettarım, gururla taşıyorum soyadımı.
Yazıyı kaleme aldığım gün 9 Ekim, Recep Miliç babamın doğduğu gündü. Bu yazıyla hem onun doğum gününü kutlamak ister, kıymetli dualarınızı babalarım ve dua bekleyen tüm babalar için istirham ederim. İrem Miliç
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.