İnsanımızın dününde neler vardı? Mabetler ve mescitler… Mektepler medreseler… Kışlalar ve camiler… Çarşı ve pazarlar… Bütün bu piyasada, insanlar iktisat ticarette aile yuvasından çıkıp yetiştiği barındığı ve geçimini temin ettiği temel alanlar olarak hayatlarını devam ettirirlerdi.
Dünün yaşanan bu sosyal dokusunda tüm bu alanların inşasının ve işletilmesinin temelinde öz, ruh, cevher; iman, ihlas, ilim, halis niyetle sıdk ve sadakat vardı; hasbi ve harbî bir isar ruhu ve diğerkâmlık vardı.
Ondan dolayıdır ki insanı edepli olan, toplumu medeni olan hak ve adaletin medeniyetin gök kubbesini tutan ana direği olduğuna inanılan bir yapı vardı… Bu sebepledir ki halk arasında tavanla tabanı aynı ölçülerde tutup koruyup sağlamlaştıran temel ögeler faktörler kurumsal olarak da mevcut idi…
İnsanlık, medeniyetin uygarlığının gelişim ve yükselişinde ana umdeler bunlardı.
İnsan bu ortamlarda yetişir, yetkinleşir ve verimlileşirdi. Bu ortamlar nur ve feyiz membaları olduğu gibi rahmet ve bereket kaynakları idi. Aynı zamanda emniyet, asayiş, inzibat ve huzur kaleleri idi.
Ne oldu da bütün bunlar harap türab (toprak) oldu? Ahir mukadderatında, ömrünün sonunda insanlar nasıl oldu da şahsi (kişisel) hak ve menfaatlerini öne çıkarır oldu? Nasıl oldu da şahsi menfaat toplumun menfaatlerinin üzerinde tutuldu?
Ne zaman ki bu duygu bir hayat tarzı oldu, işte o zaman sadakat, liyakat ve ciddiyet buharlaşıp ortadan kalktı.
İnsanlara has birer vasıf birer karakter olan dürüstlük, namus gibi erdemler yanlış telkinlerle (algılarla) yanlış eğitim talim ve terbiyelerle, yanlış anlayışlarda kullanılır oldu ve aslından uzaklaştı… Toplumun seçkinlerinin hakkaniyet ve hüdailik hissiyatı zaafa uğradı. Bütün bu bireysel yıkımlar topluma yansımaya başlayınca farkında olarak veya olmadan asırlardan beri sürüp gelen medeniyetimizin çöküşünün de hazırlayıcıları oldu. Gelinen acı nokta israf, hazırcılık, tüketim, bencillik ortamında, çalışan ve üretenin önce mali açıdan sonra manevi açıdan ezilmeye mahkûm olmasıdır. İnsanlık aslında bu değişimin sancısını yaşamaktadır.
Agâh Çırakoğlu
ŞİİR
SEFER
Allah yolu yolumuz,
Hakk’ı tutar kolumuz.
Kimler ne derse desin
İman dolu göğsümüz.
Dualar desteğimiz,
Tövbeyle kalpler temiz,
Gelsin cihan huzura,
Müminler hep kardeşiz
Dünyaya gelen gider,
İmanla Hakk'a nefer
Dualarda olanlar,
Durmadan eder sefer.
N.B.
SAĞLIK OLSUN
Kronik Yorgunluk Sendromu ve Fibromiyalji teşhisi konulmadan önce bu tür şikâyeti olanlar etraflıca dinlenmeli ve teşhiste yanılmamaya özen gösterilmelidir. Teşhis açısından fizyolojik ve biyolojik yapısı hakkındaki sorulara ilaveten çocukluğundan bu yana yaşadığı ortamı, iş hayatını, sosyal hayatını vs. mümkünse detaylarıyla öğrenmelidir.
*Kronik yorgunluk teşhisi için hastada şu ve benzeri sorulara cevap aranmalıdır: *Günde kaç saat uyuyor? *Uyandığında kendini dinç hissediyor mu? *Sık sık grip veya nezle oluyor mu? *Bağırsakları düzenli çalışıyor mu? *Bağırsaklarda gaz, şişkinlik, kabızlık vb. var mı? *Kendine ne kadar vakit ayırabiliyor? *İşi var mı? İşinden memnun mu? Ek iş veya fazla mesai yapmak zorunda mı? *Kazancı ile rahat geçinebiliyor mu? * Tatile, eğlenceye vb. zaman ayırabiliyor mu? *Gelecekten umutlu mu? İçinde yaşadığı topluma uyum sağlayabiliyor mu? *Daha çok yalnızlığı mı tercih ediyor? *Hayatından memnun mu? *İlaç kullanıyor mu? * Daha önce bir rahatsızlık geçirmiş mi? *Troid hormonları düzenli çalışıyor mu? *Şekeri var mı, gibi sorulara cevap verilmelidir...