Musluk ve ahlak

A -
A +

Hemen yan tarafta yol boyunca fıstık satılıyor. Çeşit çeşit. Fıstığın fiyatı altınla yarışıyor neredeyse. Yolun kenarında, tarihî bölgenin içinde, kaleye yakın bir yerde yapım yılı 1903 yazan camiye doğru yöneldi adam. Arkadaşına "Ali bu camide namazımızı kılalım" dedi. Caminin girişi güzeldi. Ufak ama bir o kadar da dinlendirici bir havası vardı. Ali ve Mehmet şadırvana yöneldi. Şadırvan mermerden idi. Yüz yıldan fazla bir tarihi vardı. Eski ve güzeldi ama çeşmeleri o kadar çirkindi...

 

Evlerde bile kullanılamayacak kadar iptidai idi. Daha önce hiç bu kadar kalitesiz plastik musluk görmemişlerdi. Ali hemen yanında abdest almaya çalışan Mehmet’e ‘Neden?' diye sordu. Biraz zorlasa elinde kalacaktı o musluk. Mehmet, Ali'nin sorusunu anlamadı. Muslukları gösterdi arkadaşı. Mermerden yapılmış şadırvana bakıverdi sonra da musluklara.

 

Ali abdest alacak ama aklında sorular var, sormasa olmaz. Söylemese içinde kalacak. "Mehmet mesela geçen hafta gittiğimiz düğünde Eşref Abinin kızı bembeyaz bir gelinlikle arabadan indiğini düşün" dedi. Eşref Abini kızı Hande'nin gelinliği ona çok yakışmıştı. Damat İbrahim de yakışıklı çocuktu. Siyah güzel bir damatlık giymişti. İki arkadaş şadırvanda geçen haftaki düğüne tekrar gidiverdi. Ali, "O gün damat ile gelin arabadan indiğinde gelinliğin altında bağ bahçede giyilen bir terlik, damadın da ayakkabıları da aynı şekilde çamurlu olsaydı ne düşünürdük?" diye sordu. Cevabı beklemeden sözlerine devam etti: Bu sırada birkaç kişi caminin fotoğrafını çekiyordu. Ali bu sefer, "Bu şadırvanın fotoğrafını çekmek ister miydin?" diye sordu. Nitekim caminin fotoğrafını çeken adamlar şadırvana sadece bakıp geçti. Mehmet, "Peki neden bu iptidai muslukları takılmış olabilir?" dedi.

 

Ali ile Mehmet'in ilk aklına gelen şey neyse onu söylemediler. İki arkadaş birbirine baktı, baktı. Camide olmaması gereken şey neydi ve neden şadırvana en adi musluk takılmıştı? İki arkadaş daha fazla konuşamadı. Abdest alıp camiye geçti. Ayakkabılarını güvenli olabilecek kilitli dolaplara koydular.

     Serhat Şeftali
 
 
 
ŞİİR
 
     Eksiltili Şiirler...
 
Susan biri var içimde çığlık çığlığa...
Uzayan yıllar, değişen mevsimler
Ve baki kalan hasretler...
Ölülerini ansızın gömen insanların,
Hüznü var içimde!
Dünlerini, günlerini, heveslerini ve hislerini…
Yıllar yıllar önce yıllarını toprağa gömen biri!
 
Sahi kaç kırgınlık var içimde?
Tüm varlığım acı çekerken son bir süratle,
Kaç acımasız yüz var önümde?
Yahut kaç yüzsüzlüğe şahit oldum ben böyle?
Değişti mevsimler bak!
Yanaklarımı değil artık sadece
Ruhumu ıslatıyor âdeta yağmur,
Kalbimi yıkıyor!
Kış başlıyor bir aralık gününde…
 
Bunca yağmurun arıtamayacağı,
Nice kirli kalpler gördün,
Ah kalbim bunca zaman ne de kördün!
Bak kendine getirdi seni bir yağmur...
 
İçimde şimdi hüzünden gemiler,
İçimde suya düşen hayaller...
Ruhumun labirentlerinde kaybolmuş
Arınmaya yüz tutan bir ben...
Hangi mevsim bir aralık gününde,
Hangi mevsim kendime getirir beni bilmem...
 
İçimde eksiltili şiirler ne kin ne keder!
İçimde sonsuz bir yalnızlık tükenmek bilmeyen!
Bende sonsuz bir huzur,
Sizde sonsuz bir gam olur yarınlar!
İçimde tükenmek bilmez eksiltili şiirler…
 
Kübra Can
 
 
TARİHTEN BİR YAPRAK
 
Halife Harun Reşit dönemi (786-809), Abbasilerin en parlak zamanı oldu. O, Yahya bin Halid el-Bermeki’yi tam yetkiyle vezirliğe getirdi. Yahya, iki oğluyla birlikte devleti bir hükümdar gibi yönetti. Çıkan ayaklanmaları bastırdı. Bizans’a karşı olan seferlere büyük önem veren Harun Reşit, bunlardan bazılarına bizzat kendisi de katıldı. 790 yılında Mısır’dan Kıbrıs üzerine yürüyen İslam donanması, Antalya açıklarında karşısına çıkan Bizans donanmasının büyük bölümünü batırmış ve donanma komutanlarını esir etmiştir. 797 yılında bizzat sefere çıkan Harun Reşit, Ankara’ya kadar ilerledi. Ancak İmparatoriçe İrene’nin isteği ve yıllık vergi vermelerini kabul ile anlaşma yapıldı. Fakat Nikeforos’un imparator olmasından sonra Bizans, antlaşmayı feshetti. Bunun üzerine Halife, ikinci Bizans seferine çıktı. Kendisi Heraklea (Ereğli) Kalesi üzerine yürürken bazı komutanlarını da diğer kaleler üzerine gönderdi. İmparator Nikeforos, Halife’nin karşısına çıktı ise de tutunamadı ve sulh istedi. Halife kış mevsiminin gelmesi üzerine imparatorla, yıllık haraç göndermesi şartıyla antlaşma yaptı.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.