Mutluluk. Farkında olma hâli. Yudumladığın çayın, alıp verdiğin nefesin, esen rüzgârın, seher vakti öten kuşların, ağlarken dudağına değen tuzlu gözyaşının, yediğin simitten dökülen susamların...
Yüreğine gelen duyguyu bastırmadan, ertelemeden, gönül altına süpürmeden hissetme hâli.
"Huzur" kelimesinde saklı kısa bir an. Mutluluk nar tanesiyse huzur narı taşıyan dal.
Mutluluk razı olmak. Bedeninden, yaşadığın evden, ülkenden, anne ve babandan, varsa evlatlarından yoksa olmayışından, eşinden, işinden, aşından... Kısacası payına düşen her şeyden razı olma hâli. Olmayana değil olana bakmak. Eskiler Allaha hamd ederlermiş her hâl için... “Sadece dalalete ve küfre düşmemek üzere her halimize hamd olsun Allah’ım” diye dua ederlermiş... Mutluluk olanın da bir gün olmayacağının farkında olmak.
Mutluluk kahkaha içinde değil tebessüm içinde saklı bir duygu. Bazen gözyaşı sıcaklığında, bazen hüzünlü bir kalpte, bazen uğruna savaş verdiğin bir dava içinde gizli. Bazen canını yakan tesettür iğnesinde, bazen iftar sofrasında, bazen sohbet halkasında söylenen “amiiin” sesinde. Bazen bir hasta ziyaretinde, bazen bir dost sohbetinde. Bazen Cuma namazı dönüşü alınan halka tatlısında. Bazen görüp bilip elinden gelmemek, gitmek isteyip gidememek, yapmak isteyip yapamamak, almak isteyip alamamak sebebiyle iç çekişinde... Bazen kahve köpüğünde. Bazen mesai bitimi içilen tavşan kanı çayın dumanında...
Varılacak bir duraktan çok, yürüdüğümüz yolun ta kendisi mutluluk. Karahindiba çiçeği. Üflesen uçar. Vazoya alıp koyamazsın, sevdiğine buket yapıp veremezsin. Üfleyip izlerken keyif alırsın, uçuşan tohumların peşinden koşarsın o kadar... Asıl mesele nar tanesini taşıyan dalımız hangi ağacın köküne bağlı? Neye tutunuyoruz? Nerelerde huzur buluyoruz? Bir nar tanesi uğruna nelerden vaz geçiyoruz? İşte bütün mesele bu... Mutluluk... Huzur... Nar tanesi...
İlknur Şahin
ŞİİR
DÜNYA
Hızla geçiyor zaman,
Kimse fark etmez bir an,
Çünkü servetten başka,
Bir şeyler görmez insan.
İnsanoğlu düşünür
Geleceğini şükür
Ancak bir de görür ki,
Bitmiş koskoca ömür
Ne git yolunda dikil
Ne de karşısında eğil
Sadece çok oynama
Dünya oyuncak değil
Şair-Yazar Elvin Mütaliboğlu
Din Büyüklerimiz buyurdular ki:
Kâbe, Halil İbrahim aleyhisselâmın yaptığı bir binadır. Gönül ise Allahü teâlânın nazar ettiği yerdir. Allahü teâlânın her yaptığı yerli yerindedir, daha iyisi olamaz. Sebebe yapışmak lâzımdır. Resûlullah Efendimiz "aleyhisselâm", "Ey Rabbim! Bu kâinatı sen benim için yarattın. Ben senin Habibinim; sen beni elbet de muzaffer edersin!" demedi. Zırhını giydi, atına bindi, yola çıktı. Sonra secdeye kapandı: "Ya Rabbi! Sen beni muzaffer eyle!" diye dua etti... Nimet ne kadar büyük olursa, şükür de o kadar büyük olması lâzımdır. Doğru imana kavuşmak büyük nimettir. Allahü teâlânın dinini öğrenin; neyi yasak etmiş, neyi emretmiş. Emir ve yasaklarına uyun. Emirlerini yapın, yasaklarından kaçının. Din işte budur!