“Elmayı dildim dildim / Çamura düştü sildim, /Ben senin kıymetini /Asker olunca bildim.”
Bir masal diyarını andıran Niğde’mizde bu sıralar elma tadında bir telaş yaşanıyor. Zira bu günlerde hazan mevsimi kendini ciddi olarak hissettirdi. Kış meliki dört bir yandan asker toplamakta, silah bakımı yapmaktadır. Yağmur, dolu ve kar fırtınaları her an sevgilinin yanağına benzeyen elmanın al rengini soldurabilir. Bozkır haşin yüzünü göstermeden, elmalar kurtarılmalı. Bu tatlı telaş arasında yerel basına güzel bir haber düştü. İlimizin yöneticileriyle birlikte elma hasadına katılan Niğde Valisi Mustafa Koç hasat yaparken, 22-23 Ekim tarihleri arasında Niğde Elma Festivali yapılacağını ve festival için hazırlıkların yapıldığı müjdesini verdi.
Şüphesiz birçok tarihî ve tabii zenginlikleri bağrında barındıran Niğde’miz ülkemizin cennet köşelerinden biri. Son yıllarda gerek belediyemiz, gerek İl Özel İdaremiz gerekse iş insanı ve sanayicilerimiz yürekli çalışmalar yapmakta, Niğde'nin çehresi her alanda değişmekte ve güzelleşmektedir. Yıllar önce Niğde'nin saklı bir hazine olduğunu, bunun için de ciddi tanıtım ihtiyacı bulunduğunu yazmış, bunun için de elma ve patates festivallerinin düzenlenmesi gerektiğini ifade etmeye çalışmıştım. Elma festivalinin yapılacağını duyduğum zaman çok sevindiğimi ifade etmek isterim. Bunun için düşünen, karar veren, uygulayan ve katkı sunan herkesi tebrik etmek gerek. Daha önce de ilimizde “Topraktan Sofraya Niğde Patates Festivali” düzenlenmiş, festival ilimize renk katmıştı.
Kültürümüzde elma, sağlığın ve şifanın, aynı zamanda da sevgi ve dostluğun sembolüdür. ‘Bir elmanın yarısı sen, yarısı ben’ diyen incelik, hayata elma tadında bakan Anadolu zarafetinden başka bir şey değildir. Biz, yarım elma ile gönül alırken ünlü bilim insanı Newton, başına düşen bir elmayla yer çekimi kanununu keşfeder. Elma dalda ayrı, elde ayrı, dilde ayrı güzeldir. Türk masalarında elmanın gökten düşmesi alelade bir tekerleme değildir. Zira rivayete göre Türk efsanelerindeki "Hayat Ağacı" elma ağacıdır.
İdris İspiroğlu
ŞİİR
DÜSTUR
Yoluma giderim efendi gibi,
Hırlamayan ite hoşt bile demem.
Adamlık azaldı, göründü dibi,
"Adam" olmayana hişt bile demem.
Kanaat, geçimin anahtarıdır,
İtikat, müminin cümle varıdır,
Bugün rızkım yağ-bal, yarın darıdır.
Elin tavuğuna kiş bile demem.
Lütfetti Yaradan, evlad u iyal,
Binlerce şükür ki, etmezdim hayal,
Nefis her bir şeye olsa da meyyal,
En yakın dostuma pişt bile demem.
Mustafa Özkahraman-Kastamonu
KISA KISA… KISA KISA…
YAĞMURLU GÜNLERİMİZ: Bir sürü zorluk içinden mutluluğu bir şekilde bulmak, bulutların ardından maviyi görmek gibiydi. Bir gün gelir, o bulutlar negatiflikle dolup taşar ve simsiyah olur. Negatifliği kaldıramayıp gözyaşlarımızı yeryüzüne akıtırız. Ağlamak, bizlere kısmi bir rahatlama sağlamış olsa da, bir zaman geçtikten sonra yine kararır gökyüzümüz. Bu simsiyah negatiflik dolu olan bulutların sebebi belki de kendimize çok yüklenmemizden kaynaklanıyor.
Canımızı yakan olaylar ve geçmişteki hatalarımıza kafa yoruyor olmamız, günümüzü yağmurlu yapıp maviyi görmemize engel oluyor. Bu yüzden anı yakalayıp maviyi görmek gerekiyor. Biz sadece güneşli günlerimizle değil, yağmurlu günlerimizle de varız...
Maviyi görmek istiyorsak başımızı gökyüzüne kaldırmamız bazen yeterli olmaz ama simsiyah bulutlarımızı kabullenip kendimize anlayışlı davranırsak bir gün elbet o siyah bulutlar dağılır. [Ece Zeynep Vatansever]