Bugün, kardeşimle “kesirler konusunu tekrar edelim” dedik. Bileşik kesrin ne olduğunu unutmuş. “Payı paydasına eşit veya payı paydasından büyük olan kesirlere bileşik kesirler diyorduk” dedim.
Daha sonra da şöyle bir soru sordum:
“Peki payı paydasından küçük olduğunda hangi kesir oluyordu?”
Biraz düşündükten sonra “kolay kesir” miydi? dedi.
Aslında cevap “basit kesirdi.” Bu durum beni gülümsetti. Cevabı düzelttiğimde, “aynı şey değil mi ablacığım?” dedi.
“Kolay” ve “basit” kelimesi ona göre aynıydı… Bunun gibi hayatımızda kalıplaştırdığımız bazı şeyler vardır. O, onun ismidir. Ama onu yeni öğrenen birisi “o şeyi” kendi zihninde benzer kelimelerle açıklayabilir. Çünkü ilk defa öğreniyordur. Ve bence bu onu sevimli hâle sokar. Tıpkı yeni bir dil öğrenmek gibi.
Kuzenimin çocuğu konuşmayı tam sökmeden önce, istemediği bir şey olduğunda “Alp, hayır” cümlesini kullanırdı. Ona göre bu “istemiyorum” demekti. Ya da “Alp bunu sevdi hayır” diyerek sevmediğini dile getiriyordu.
Veya bir başka çocuk kabul ettiği kelimeleri var ile ve yok ile tamamlayabiliyor. Yazı yazan babayı tarif ederken “Baba yazı yaz var”, birisinin kendisine kızmamasını isterken “kız (mak) yok” gibi basit tamlamalar yapabiliyor. Bir başka çocuk tıraş olmuş birisinin sakalının kalmadığı anlamında “sakalı bitmiş” derken tıraş olmayanın sakalının bitmediği anlamında “sakalı bitmemiş” diye söyleyebiliyor… Çocukların olayları ve cisimleri sade basit ve yalın ifade etmelerine siz de nice örneklerde rastlamışsınızdır.
Çocuklarda gördüğüm bu durum, bu sevimlilik hâli, öğrenme aşaması, bana şunu hatırlatır:
Her şey idrak ettiğimiz etmeye başladığımız noktada daha güzel. Farkındalık hâli. Genel bir isim koyduğumuzda o da normalleşiyor, basitleşiyor… İşte bu yüzden öğrenmek çok güzel… Çünkü yeni bir şeyin farkındalığını kazandığımız dönemde ona daha güzel, daha anlamlı bakıyoruz. Daha heyecanlı ümitvar oluyoruz.