Eğitimci arkadaşlar arasında anlatılan güzel bir muhabbettir. Birçok konuda da ibretliktir… Bugün bunu sizlerle paylaşmak istedim. Hani okullarda bakanlıkların gönderdiği müfettişler olur ya… Bakanlık tarafından başka görevleri de olabilir ama öğrencilere yansıyan kadarıyla okulları denetlemek için gelirlerdi. Her ne kadar Yeşilçam filmlerinde alay edilen tipler olarak gösterilse de müfettişlik gerçekten önemli bir kurumdur. Okuldaki eğitimin öğretmenlerin durumu vb. konusunda müfettişlerin katkısı çok fazladır… Onların verdiği raporlar eğitimin kalitesi açısından önemlidir. Benim anlatacağım da hem müfettişler hem öğretmenler hem de biz ana babalar için manidar bir örnektir…
Bir gün müfettiş bir okula gitmek için yola düşer. Lakin aracı yolda arıza yapar. O bölgede yaşayan bir çocuk, araca doğru yanaşarak şoföre, yardıma ihtiyacı olup olmadığını sorar. Müfettiş “Araçlardan anlar mısın?” der. Çocuk “Babam tamircidir. Ben de bazen ona yardım ederim” der. Çocuk arabanın motoruna baktıktan sonra alet çantasını ister. Birkaç dakika uğraştıktan sonra sürücüden aracı tekrar çalıştırmasını ister.
Müfettiş bütün bu olanları hayret içerisinde izlemektedir. Araç çalışmaya başlar. Çocuğa teşekkür eder ve bu saatte neden okulda olmadığını sorar. Çocuk, konuştuğu kimsenin müfettiş olduğunu bilmediği için der ki: “Bugün okulumuza müfettiş gelecekmiş. Öğretmenin dediğine göre sınıfın en tembel öğrencisi olmamdan dolayı evde kalmam gerekiyormuş...”
Kıssadan hisse: Yetenekler böyle bitirilir. Zekâ ve üreticilik sadece dersi anlamakla ilgili bir şey değildir. Her bireyi yeteneklerini ortaya çıkarabilmek için uygun ortama koymak gerekir. Aptallık diye bir şey yoktur. Sadece farklı yollar vardır... Gerçek eğitim yaklaşımında her çocuk ilgi alanı ve yeteneğine göre değerlendirilip ona göre eğitilir. Bütün öğrencilere standart dersler verilmez. Bu tür okullarda şu kural geçerlidir: “Burada hiçbir balık uçmaya, hiçbir kuş yüzmeye zorlanmaz…”
Rumuz: “Eğitimci-Yazar”
ŞİİR
YAŞ VE TAŞ
Bütün gözler yaslanmış yakın bakan gözlere,
Her gönül kendisini bir gönüle sevk etmiş..
Ne gariptir insan hep muhtaç yaşar sözlere,
Kimse bilmez hangi söz, kimi nereden itmiş..
Hayatın kanunu bu; ağlamak ve yaşlanmak..
Kimi düşünde yaşar, kimi ufuktan taşar..
Sevdâ bu ya; sevene acı vermez taşlanmak,
Gönül şikâyet etmez, gözler anlamaz şaşar..
BOŞLUK
İçimde göğü saran boşluklar dolaşıyor,
Sanıyorum ömrüme bir veba bulaşıyor..
Gözlerim kapanır da göremezsem semâyı,
Çevirsinler gövdemi, gönlüm görsün deryâyı..
Kelâm bu ya; bulunmaz, ucu bucağı elbet..
Kimi mânâ aramaz, etmez tek kelâmı dert..
Bir çınlama, uğultu gibi dünyanın sesi;
Boğarcasına sıkmış aldığım her nefesi..
Bir Asr'ın Asa'sı/Ahmet Sinan Arvas
ESKİMEZ KELİMELER
TALTİF: 1. İyilik ederek gönül alma. 2. Birini nişan, madalya, aylık artırma vb. şeylerle ödüllendirme.
TEZYİF: 1. Bir şeyi değersiz, adi, bayağı, aşağılık göstermeye çalışma, küçültmek isteme, zayıflatma, 2. Alay etme, eğlenme:
TEMAYÜL: 1. Bir tarafa eğilme, meyletme, ilgilenme, 2. Eğilim, yönelme, 3. Bir kimseye veya bir şeye ilgi duyma.
HER HALÜKÂR: “Her hâl ü kârda” Hangi durumda, hangi şartlar altında olursa olsun.
NİHAİ: Son ile ilgili, sonuncu. “Nihai karar”: Hukukta muhakeme sonunda verilen karar, son karar.
MUTABAKAT: Uygunluk, uyuşma, anlaşma.
MÜDÂHİL: Dâhil olan, karışan.