Ölenle ölünmez miydi? Hayır, ölünüyormuş işte. Birisi vefat ettiğinde ardında kalanlar yaşayabiliyor mu ki? Ben öyle zannetmiştim, yanılmışım. “Yaşanan acı zamanla azalıyor, her şey eskisi gibi oluyor” zannetmiştim. Meğer geride kalanlar o sevdiğini toprağa gömerken kendi canını da bırakıyormuş. Bir zamanlar yüzüne baktığı kimsenin artık toprağına bakmak ne büyük bir ıstırapmış.
Siz hiç çok sevdiğiniz birini kaybettiniz mi? Ben geçen sene abimi kaybettim. Üstelik doğum gününden 1 gün sonra... 45 yaşında kaldı, artık hiç yaşlanmayacak. Zaman zaman “anne babamı kaybettiğimde ne yaparım?” diye düşünürdüm ama abimi hiç düşünmemiştim. “Bizim başımıza gelmez, uzun yıllar yaşayacağız” sanıyordum ama her şeyin altüst olması için bir an yetiyormuş. Bir hikâyenin tam ortasındayken birdenbire bitmesi gibi...
Sevdiğiniz birini kaybetmenin ıstırabını ne kadar düşünürseniz düşünün yaşamak kadar acı vermiyormuş. Bu ihtimalden korkarken bir anda bunun gerçek olması, o ilk anda yaşanan acıyı nasıl tarif etsem ki; gerçek mi kâbus mu anlamıyorsun, aklını kaçıracak gibi oluyorsun, inanamıyorsun, kabullenemiyorsun, isyana düşmekten de korkuyorsun. “Başka bir şey olsa, küçük de olsa bir çaresi vardır” diye umut edersin, dua edersin. Ama öylesine bir çaresizlik ki ölüm... Çünkü umut yok. Sadece ayrılığın acısı da değil bu. Yandığın o kadar çok şey oluyor ki. Belki de en çok acıtan onun yarım kalan hayalleri... İşte hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını bilerek geçmişe hasret yaşıyorsun hep.
Ölüm karşısında her şey anlamını kaybediyor. Ne kadar aciziz. Biz ne yapıyoruz böyle ne için çabalıyoruz? Her gün şükredecek ne kadar çok şey varken neleri kendimize dert edip üzülüyoruz böyle? Sonra hayatı sorgulamaya başlıyorsun. Bütün mefhumlar birbirine karışıyor. Ölüm hakikatine ne kadar gözlerimizi, kulaklarımızı kapatsak da o kendini hiç beklemediğimiz bir anda hatırlatıyormuş. Tekrar tekrar anlıyorsun: Hayat hayaldir!
Bu vesileyle ağabeyim Yavuz Selim'in ruhuna bir Fatiha okuyup hediye etmenizi diliyorum.
Tuba Sevde B.
ŞİİR
AYASOFYA-İ KEBÎR CAMİ-İ ŞERÎFİ
"Çatla Sodom-Gomore patla Bizans ve Roma"
İndi asrın tokadı hem Yunan’a hem Rum’a.
Açıldı Ayasofya serildi seccadeler,
İşte işte bu hamle garbın bağrını deler.
Mabette alnımıza buseler kondu durdu,
Şüheda bu sevinçle bize selama durdu,
Çifte bayramdır bugün kuşatan bütün yurdu,
Secdedeydi vatanın hem reis hem bozkurdu.
Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi bu,
Sultan Fatih vakfetmiş isminin tarifi bu.
Minareler kondurmuş kubbenin dört yanına,
Dâhili şahit olmuş ceddin pak imanına.
Asırlarca okumuş ezanı Muhammedî,
Payandalar dayamış korumuş bu mabedi.
Taşımış bugünlere gözü gibi bakarak,
Nesli vefa göstermiş nehir gibi akarak.
Celaleddin Küpeli
DUYGU DAMLASI
NASİHAT: Aklın var gözün var, görmezden gelme. Doğru ol dürüst ol eğriden gitme. Yaptığın her şeyi bilmezler deme. Yarın Hak divanında sormazlar deme. Ahiret yok gibi kör gibi gitme, Kendini etrafını ateşe atma. Herkes öyle deyip kötüye uyma. Bizi bir gören var bunu unutma. Bu dünya geçici, kalırım sanma. Kim kalmış dünyada geriye bir bak da. Boş hayal kurup da gerçekten kaçma. Dünya bir rüyadır ebedî sanma. Pişmanım deyip de kafanı vurma.
Reyhan Kara