Ömür dediğin karalama defteri değil, öyle rastgele yaşanılmaz. Her yaptığımızın bir hesabı var. Şu an kimseye hesap vermesek de, elbet yaptıklarımızın ve hatta yapmadıklarımızın bile tek tek hesabı sorulacak yüce Yaradan tarafından... O zaman ne cevap vereceğiz, hiç düşündük mü?
Bu dünyada tek kurtuluş kendi içimize doğru kaçmaktır. İşte tam olarak bu yüzden, kimsenin özel yaşantısını merak etmeyelim, kimsenin yaptıklarıyla ilgilenmeyelim, kimseyi kıskanmayalım, kimseyle kıyaslamayalım kendimizi. Kimseyle yarış içine girmeyelim. Sadece kendi hayatımızla ve yaptıklarımızla ilgilenelim. Kendi hâlindeliğin getirdiği huzuru, sakinliği, yavaşlığı kimse veremez. Kimseye anlatarak yormayalım kendimizi. Bizi bilen anlatmadan anlayanlardır. Bir bakış, bir ses tonu, bir gülüş, bir mimik çok şey anlatır anlatmadan anlaşılmaya...
Önce kendi değerimizi, kıymetimizi bilelim. Çünkü kendini sevmeyen hiç kimseyi sevemez. Kendisiyle barışık olmak beraberinde öz güveni getirir. Öz güven sahibi olmak hata yapmayı azaltır. Hata yapmamak, toplumda insanlar arasında iletişimde başarı sağlar. Bu sağlıklı iletişim toplumun refah ve huzuruna olumlu yansır… Öyleyse herkesten önce kendi hâlimizi, hatırımızı soralım.
Mesela bugün nasıl hissediyorsun?
Bugün Allah rızası için neler yaptın?
Kimlerin gönlüne dokundun?
Kimlerle selamlaştın?
Canın ne çekti?
Kimseden bir şey beklemeden, beklentiye girmeden yaşamalıyız. “Bu şunu yaptı”, “bu bunu yaptı” demekle ömür bitmez. Sağlıklıyken, mutluyken, zenginken herkes yanında olur. Önemli olan hastayken, üzgünken, darda ve sıkıntıda iken yanında olan insanların var olmasıdır. İşte onları hiç unutmamak, vefalı olmak gerekiyor. Dualarımız da ilk hatırımıza gelen onlar olmalı.
Ne demişler;
"İnsan anladığı ve anlaşıldığı insanın yanında güzelleşir." Daima güzelleşmek ümidi ve duasıyla inşallah…
Şeyda Şahin / Karabük
ŞİİR
HEKİM-İ ŞÖHRET ZEKİ
Şöhretli hekim olmuş halamın oğlu Zeki,
Var mıdır, bilmem acep, Çemişgezek’te teki;
İhmali olmamıştır, bir güne gün vaki
Her yardıma teşnedir, can-ı gönülden koşar.
Binbir çiçekten ilâç dağıtır hastalara,
Nice dersler öğretir şöhretli ustalara,
Kepekli ekmeğini değişmez pastalara;
Şanı ilçeden ile bütün ülkeye taşar.
Granitten bir kütle mazisinden kopamaz,
Fecirle ayaktadır, başka türlü yapamaz.
Yeğdir istikameti, eğri yola sapamaz.
Zamanı kovalayıp tüm gönüllerde yaşar.
Bir eli Zogorni’de, ayağı Tatar’dadır;
Bazen ya cumadadır, camide, yatırdadır,
Gözden uzak olsa da gönülde, hatırdadır,
Uğraşır mekân bilmez, tüm müşkülleri aşar.
Diğerkâmlık ondadır, vefa yine ondadır,
Amel iyi niyette, düşüncede candadır,
Fazilet, huzur onda; insanlık kanındadır,
Bu dürüst karaktere el âlem tümden şaşar.
Hatıralar dün gibi tazeliğiyle kalsın,
Zeki’me memlekete bizlerden selam olsun,
Taşını toprağını hayal ederek bulsun
Bereketlenen sevgiye hülya seliyle coşar…
Nurettin Uytun - Erenköy 1983
ESKİMEZ KELİMELER
TEŞNE: 1- Susamış. 2- Mecaz: İstekli, çok arzulayan, heveskâr.
MECAZ: 1. (edebiyat) Bir ilgi veya benzetme sonucu gerçek anlamından başka anlamda kullanılan söz. 2. Bir kelimeyi veya kavramı kabul edilenin dışında başka anlamlara gelecek biçimde kullanma, metafor.
MAZİ: 1. Geçmiş. 2. (dil bilgisi) Geçmiş zaman.
FECİR: 1. Tan vakti. 2. Tan vaktindeki kızıllık.
İSTİKAMET: 1- (Türk Dil Kurumuna göre) Doğrultu. 2- Çizgisi doğru olmak. 3- Doğruluk, namuslu hareket. 4- Her işte adâletten, doğruluktan ayrılmamak. 5- Allah'a kulluk etmek. 6- Bir şeyin bir tarafa doğru olarak uzanması.7- Yön, cihet.
MÜŞKÜL: 1- Zorluk, güçlük, zor olan iş. Çetinlik. 2- (Edebiyat) Manasının derinliği veya edebi bir sanatla ifade edilmiş olmasından dolayı yorumlanmadan anlaşılmayacak derecede gizli anlamlar da içeren söz.
DİĞERKÂM: (Türk Dil Kurumuna göre) Özgeci, özgecil. 2- Başkalarını da düşünen. Karşısındakine empati yapabilen.