Onlar artık iki kişi...

A -
A +

Evlilik öncesi ailelerin birbirlerine yönelik yaptırım uygulaması veya yaptırıma karşı direnç sergilemek istemesi evlendikten sonra bitmeli ve yeni evliler rahat bir nefes alacak şekilde baş başa bırakılmalıdır.

 

Ama ne enteresandır ki bazı ailelerde bu ilgi ve müdahale evlendikten sonra da sürebilir... Bu müdahale ebeveynler için sıradan veya “şuncacık bir hatırlatma” gibi gelse de yeni evliler için büyük sorun oluşturabilmektedir. Hatta birbirine “aşkım”, “hayatım” diyen iki kişinin sinir yapıp “o ne karışıyor?” sorusuna muhatap olarak ailesini mi savunsa eşinden yana mı olsa ikilemi yaşamasına sebep olabilmektedir.

 

Ne gerek vardır eşler arasına girerek onları bu mutlu dönemlerinde gölge gibi takip etmeye? Gelinin ve damadın aileleri bu konuda eşlere ekstra yük olduklarının farkında bile olmazlar. Örnek olarak gelinin annesi “kızımın mutluluğu için” dese de ya da oğlanın annesi “oğlumu çok seviyorum diye” dese de aslında bu söylemler evliliğe dışarıdan yapılan şık olmayan müdahaledir. Bu müdahaleler iki mutluluk güvercinini ürkütecek yaralayacak ağırlıkta taş gibidir.

 

Bilinmelidir ki artık ne annenin oğlu tek başınadır ne annenin kızı tek başınadır. Her ikisi de artık iki kişilik yeni bir ailenin birer parçası olmuştur. Birisine bir şey söylendiğinde söylenen şey ana baba için güya ele söyleniyor gibi düşünülse de yeni evliler için o sözler “en sevdiğine” söylenmektedir, bunun farkında olunmalıdır.

 

Gelinin annesi, kızını koruyorum derken aslında kızının çok sevdiği erkeği yaraladığının farkında bile değildir. Ya da oğlanın annesi oğluna olan sevgisinden söz ederken, geline yaptığı her müdahalede aslında oğlunun sevdiği kadına ve dolayısıyla oğlunun mutluluğuna darbe vurduğunu biliyor mudur?

 

Gözlerini yeni evlilerin üzerine çeviren her iki ebeveyn eğer onlara yardımcı olmak istiyorlarsa onların sadece kendilerinden yardım istediklerinde yanlarında olmayı bunun dışında onları kendi başlarına bırakmayı öğrenmelidir.

 

     Psikoloji Danışmanı/Erdinç Üstündağ-Almanya

 

 

ŞİİR

 

 

İçimdeki ses...

 

 

 

O sert yüzün altında yatan derin hüzün.

 

Ne zaman çıkacaksın ortaya?

 

Ne zaman şaşırtacaksın insanları?

 

 

 

O katı ve mesafeli tutumun altında yatan

 

Konuşma hevesi,

 

Yürek göğüsten çıkmadıkça

 

Gerçekleştirmeyecek misin o tatlı sohbeti?

 

 

 

Ağızdan yavaşça çıkan,

 

O sakin kelimeler

 

Heyecanını saklıyorlar

 

Oluşturdukları satırların aralarında

 

 

 

Yoruluyor zihin,

 

Düşününce o satır aralarını,

 

Diyor ki bir ses içten:

 

“Heyecan yerine bıkkınlık mı çıktı hissimden?”

 

 

 

"Rayiha"

 

 

SAĞLIK OLSUN

 

 

FİBROMİYALJİ: Miyalji, bilinen anlamıyla ağrı demek. Kas fibrillerinin ağrılı rahatsızlığı yani. Kaslarımız, fibril demetlerinden meydana geliyor. Yün eğirilerek yapılan ipliği hayal edin. O ipliği oluşturan tüycükler gibi, fibriller de kasları oluşturuyor. Ayrıca bağ dokusu, kolajen lifler, elastiki lifler vs. var. Arada yumuşak doku var. Yani kas denildiğinde bile akla tek faktör gelmiyor. O bakımdan sendrom deniliyor. Ağrı bazen omuzda, bazen boyunda, bazen sırtta oluşur. Bazen gezinir oralarda. Kimi zaman da vücudun eklem yerlerinde olur. Ama genellikle fibromiyalji sırtta daha ağırlıklı olur. Eğer vücudun eklem yerlerinde, bileklerde oluyorsa, bu ileride açığa çıkabilecek immünolojik bağışıklık sistemiyle ilgili iltihaplı romatizmanın aynı zamanda habercisi de olabilir. Fibromiyalji vakası, daha çok 25 ila 40 yaş arası ve sıklıkla bayanlarda görülür. Bu kadınlar ağrı şikâyetiyle doktora gittikleri hâlde bir bulgu elde edilemeyince hastalık hastası olarak dahi yorumlanabilir. Oysa bu kronik ağrıların sebebi fibromiyalji sendromu olabilmektedir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.