Peki yine sağlıklı yaşamak açısından ramazan ayına bakıldığında ne olmaktadır? Ramazan ayında, hesapladığımızda sahur ile iftar arasında açlık yaşamaktayız. Ve vücudun bu tamir bakım onarım rahatlama sürecini biz ramazan vesilesiyle otomatik sağlamış oluyoruz. Peki ramazan sonunda vücut bu kadar aç kalmıyor mu? Aslında bu kadar kalmasa da yine yedi sekiz saatlik bazen on saatlik açlık süresi yaşıyor… Ama onun büyük bir kısmı geceye denk geldiği için bu açlık süresini fark etmiyoruz. O bakımdan gecenin bir hikmeti de bu açıdan önemli bir konu. Gece bizim için şifa...
Dolayısıyla vücutta sindirim hâlinin nasıl bir enflamasyon olduğunu düşündüğümüzde düğüm de kendiliğinden çözülmektedir. Yemek vesilesiyle vücuda bir madde girdiğinde o maddenin sindirilmesi için otomatik olarak bir sürü enzim, katalizör madde, hormon vb. devreye girerek vücutta bütün mekanizma harekete başlamaktadır. Bu büyük bir hadisedir. Büyük bir iş gücüdür. Bedene, sindirim sistemine kalbe dolaşıma, mideye pankreasa bütün organlara iş yükü binmektedir. İşte bu büyük iş yükünü oruç ile azalttığımızda vücut bu defa enerjisini kendini yenilemeye, kendini tazelemeye, zayıf hücrelerini onarmaya, mümkün değilse onları yok edip yerine yeni sağlıklı hücreler oluşturmaya, bağışıklık sistemini güçlendirmeye vb. harcamaktadır. Bundan dolayı biz diyoruz ki:
Oruç sağlıklı her bünyeye faydalıdır. Ama alerjik bünyesi olan insanlara daha da faydalıdır. Çünkü yine tıbbi açıdan baktığımızda alerjik hastalarda, yemek sonrası sindirim sistemi enflasyonuyla birlikte alerjik reaksiyonlarda da artma yaşanmaktadır. Vücut enflamasyon ile mücadele ediyor, sindirim ile mücadele ediyor. Beraberinde alerjik reaksiyonda oluşan mast hücreleri ile mücadele ediyor. O yüzden alerjik bünyesi olan hastalar, esasen oruç tuttuğunda veya oruç benzeri bir açlık süresi geçirdiğinde müthiş derecede enerji artışı yaşıyorlar.
Nitekim ramazan içerisinde sağlık sisteminde rahatlamalar yaşadığını, vücudundaki hafiflemeyi bizzat ifade eden hastalarımızdan da geribildirim olarak bilmekteyiz.
Uzm. Fzt. Hakan Özdemir
ŞİİR
HOŞ BİR ŞEHİR
Ziba bir şehirdir Diyar-i Bekir
Güneydoğuda vilayeti kebir.
Dört cihette okunur ezan-ı şerif.
Ne de güzeldir şehri Diyar-i Bekir.
Halit bin Velit eyledi burda cenk
Surlar olmuştu o naraya hendek,
Değmemiş adu eli bugüne dek,
Çok yahşidir şehri Diyar-i Bekir.
Diyarbakır Urfa Nebiler şehri.
İnsanları hoş huylu birer çeri.
Onlara işlemez küffarın zehri,
Pek rindedir şehri Diyar-i Bekir.
Ulucami'de tarihin izleri,
Her daim uğrarlar gönül erleri,
Abidlerin cuşa gelir hisleri,
Ne cemildir şehri Diyar-i Bekir.
Kenti çevreler siyah taş, surları,
Dicle’nin o berrak serin suları.
Derununda saklar nice sırları,
Şirin velattır bu Diyar-i Bekir.
Diyarbakır’dır hem aziz ve kadim
Amirleri şehre gönülden hâdim
Hizmetlerinden olmaz hiçbiri nâdim
Muhabbettir şehr-i Diyar-i Bekir.
Civarda yatar çok kutlu sahabi,
Ziyaret ettim Malik bin Ejder’i.
Şefaatlerine dâhil etsin Ejder’i
Âşık diyarı şehr-i Diyar-i Bekir.
Orhan Yavuz Ejder/Akhisar-Manisa
ESKİMEZ KELİMELER
ZİBA: Güzel, süslü, yakışıklı.
KEBİR: Büyük, âli, yüce.
CİHET: 1. Yan, yön, taraf. 2. Sebeb, mucip. 3. Vesile, bahane. 4. Yer, mahal, semt.
ADU: Düşman:
YAHŞİ: Güzel, iyi:
ÇERİ: Asker
VELAT: Vatan
HÂDİM: Hizmet eden.
NÂDİM: Yaptığı bir davranıştan pişmanlık duyan, pişman.