Ne kadar da garip değil mi? İnsanlık gün geçtikçe ilerliyor gelişiyor yerinde sayan hiçbir şey yok gibi neredeyse. Evet haklısınız ben de sizin gibi düşünüyordum ancak yazı için araştırma yaparken gözüme bir şey çarptı. İnsanlıkta diğer tüm şeyler hep bir adım ileriye giderken bir şey gitmiyordu. Hatta gerilemişti. Peki neydi bu? Tabii ki de mimari...
İnsanlık tarihinde her şey ileriye giderken mimari hiç gelişim gösterememiş gibiydi. Peki bunun sebebi eskisi gibi iyi mimar ve mühendislerin yetişememesi miydi? Belki de bunun da payı var. Bir Mimar Sinan bir daha gelmedi. Zaten onu Mimar Sinan yapan özel kılan da bu değil mi? Benzerinin olmaması. Asıl bu gerilemenin nedeni ise açgözlülük. İnsanoğlu hiç durmadan daha çok para kazanmak istedi. Bunun için de mimari işiyle uğraşanlar da her buldukları bölgeye bina dikmeye çalıştılar. Ne eski zamanlardaki gibi içeriye güneş almasına ne de temelin sağlamlığına toprağın dayanıklılığına bakıldı. Bakılan tek şey ise o binanın kime ne kadar para kazandıracağıydı...
Evet belki bir kesimimiz bu sayede zengin oldu paraya para demedi ancak bunun için öncelikle şehirleşmeyi düzeni bozdular. Hadi bunu göz ardı edelim daha fazla para kazanmak için malzemeden çalındı. Daha çok bina yapabilmek ortaya çıkarabilmek için geleceğimizin teminatlarından biri olan ağaçları yok ettik. Ben işin çarpık kentleşmesinde, birilerinin zengin olmasında değilim. Biz bu işleri yapabilmek için pek çok şeyi göz ardı edip tek bir doğal afet ile yıkılan binalar yaptık. Bu binaların yapımında iş güvenliğine uygun olmayan çalışma şartları ve bu binaları kondurabileceğimiz bölümleri oluşturmak için birçok yeşil alanı tahrip ettik. Bakın belki size inandırıcı gelmiyor ama hepimizin elinin altında bulunan internetten mümkünse zamanınız olursa bir açıp eski evlere bakmanızı incelemenizi rica ederim. Sonra da bir çıkalım ve günümüzün mimarisine bakalım, sizce hangisi daha göze hoş ve güzel geliyor, sorarım size?
Ahmet Ekici-Kiraz/İzmir
ŞİİR
Çaldılar
Ufak ufak çaldılar bizden yarınımızı.
Haramlarla doldurduk bilmeden karnımızı.
Danışmadık ehline verdik kararımızı.
Yazık idrak edemedik hatalarımızı.
Unutmadık deştik hep küllenmiş yaramızı.
Düşünmeden harcadık zamanı, paramızı.
Şu ölümlü dünyadan savarken sıramızı.
Vebal aldık bozarak dostlarla aramızı.
Mahremiyet ortada yıktık duvarımızı.
Güzel sözlere yumduk dili dudağımızı.
Yalana, gıybete kabarttık kulağımızı.
Rabbim hayır eylesin son durağımızı.
Sade kitap zannettik yüce Kur'an'ımızı
Avrupa'dan getirdik yasa kuralımızı.
Gaflet ile bezerken hep uykularımızı
Yalnızlığa terk ettik vakur duranımızı.
Yârenden esirgerken dua selâmımızı
Yâd ellere sarf ettik latif kelâmımızı
Görmedik kalplerdeki büyük talanımızı.
Yüke mahkûm eyledik altta kalanımızı.
Beşere kurban ettik ilahi davamızı.
İhlâsa yanaşmadık, ederken duamızı.
Adaletle tartmadık, ölçmedik daramızı.
Kâbuslarla bezedik bin yıllık rüyamızı.
Zuhal Güzel
PRATİK BİLGİLER
*Parmağınız kırıldığında doktora giderken parmağınıza minik bir atel (destek) yapmak isterseniz bir kürdan ve bir lastik ile bu eylemi gerçekleştirebilirsiniz.
*Arabanızdaki ufak çiziklerden aynı renkteki oje ile kurtulabilirsiniz. İki üç kat sürdüğünüzde çizik kaybolacaktır. Camda çatlak oluştuğunda da şeffaf oje ile aynı işlemi yapabilirsiniz. Oje aynı zamanda minik çatlakların büyümesini engeller.
*Yuvasına küçük gelen veya temas etmekte zorlanan kalem pilleri temasını sağlamak için boşluklara alüminyum folyo ekleyerek kullanabilirsiniz.
*Yumurtanın taze mi bozuk mu olduğunu anlamanın bir başka kolay yolu da şudur. İçindeki madde bozulduğu için bir gaz açığa çıkar ve bu gaz da yumurtayı su üstüne çıkarır. Yani batmayan yumurta bozuktur.