Para para para...

A -
A +
Eskiden beri para önemliydi ama insanımızın şu anki ruh hâli Napolyon’un ünlü “para para para” sözleriyle tam olarak örtüşüyor. Eskiden iki kişi karşılaşınca birbirine hâl hatır sorardı. “Nasılsın?”, “Keyfin rahatın nasıl?”, “Çoluk çocuk iyiler mi?”, “Konu komşu nasıllar, hasta sökel var mı?”, “Köyde ne var ne yok?”, “Emeklilik nasıl geçiyor?”, “Boş zamanlarını nasıl geçiriyorsun?”, “Eski arkadaşlarla irtibatın var mı, görüşüp konuşuyor musun?” gibi karşılıklı sorularla sohbet edilirdi.
 
Şimdiki karşılaşmalar genelde iş görüşmesi olduğu için veya tesadüfi görüşmeler olduğu için fazla özel muhabbete zaman kalmıyor... Muhabbete zaman kaldığında da genelde sorular “ne kadar maaş alıyorsun?”, “Temmuz zammı belli oldu mu?”, “Bayram ikramiyelerine zam var mı?”, “Yılbaşında zam ne kadar olur ki?”, “Senin oğlan ne kadar maaş alıyor?”, “Banka promosyonu ne kadar oldu?”, “Tüketici kredi faizi oranı ne kadar?” , “Dolar bugün kaç lira?”, “Borsayı takip ediyor musun?”, “Dijital paraya güvenelim mi?”, “Kaç kredi kartın var?” gibi hep para üzerine muhabbetler...
 
Karşılaşmalar da ya ATM önlerinde, ya serviste; ya sosyal ortamlarda yeme içme merkezlerinde oluyor...
 
Öyle özel olarak bir ahbaba bir dosta bir arkadaşa ziyarete gideyim kültürü istesek de artık bizde kalmadı... Tabiri mazur görün bütün konuşmalar bütün sohbetler hep para mevzuu olunca hatırıma geldi. Eskilerin “ayının kırk masalı varmış hepsi bal üstüne”, “tilkinin kırk masalı varmış hepsi tavuk üstüne” dedikleri gibi bizim de bir hikâyemiz var artık hepsi para üstüne... Para düşünüp para konuşmaktan insani değerlerimizi konuşmaya fırsat kalmıyor. Ecdadımız bu kadar paracı değildi. Kanaatkâr insanlardı. Ne diyelim bize düşen emekli bir öğretmen olarak bir nasihat... Öz değerlerimizi unutmayalım yaşamaya yaşatmaya çalışalım...
Muzaffer Atila – Banaz
 
 
 
ŞİİR
 
HİKMETLE DÜŞÜNMEK...
 
Başlarını semaya dikmiş yüce dağlar.
Kanat çırparak gökyüzünde uçan kuşlar.
Tonlarca su taşıyan yağmur yüklü bulutlar.
Bulutları sürükleyen rüzgârlar.
Yağmurlarla topraklardan fışkıran hayatlar.
Yeryüzünde akan ırmaklar,
Nice bağlar, bahçeler, yemyeşil ormanlar,
Fışkıran pınarlar.
Esen rüzgârlarla kımıldayan yapraklar.
Biçimleri, renkleri, kokuları, tatları
Birbirinden farklı çeşit çeşit meyveler.
Rengârenk açan güzel çiçekler.
Masmavi denizlerde akıp giden gemiler.
Çiçeklerden bal yapan arılar.
Çok yüksekten uçan sıra sıra dizilmiş turnalar...
Yeryüzüne yayılan her türden canlılar...
Direksiz yükseltilmiş gökler...
Her biri bir yörüngede uzay boşluğunda
Dolaşan gezegenler güneş, ay ve yıldızlar...
Birbirini izleyen gece, gündüz ve mevsimler...
Allah'ın kudretinden.
Ey insan! Allah'ın rızasını düşünmez misin sen!
Hikmetle düşünmek hidayetin yolu...
 
Şair Hasan Kaya - Antalya
 
 
 
GÜZEL YURDUMUZ
 
PAMUKKALE: Denizli'ye 20 km uzaklıkta olup Denizli’nin en çok turist çeken yeridir. Turistik tesisleri mevcuttur. Pamukkale Kaplıcasında radon gazı vardır. Bu su insanı dinlendirici özelliğe sahiptir. Bu su ile hem banyo edilebilir hem de içilebilir. 35°C sıcaklıktadır ve lezzetlidir. Topraktan fışkıran ve küçük bir göl meydana getiren karbondioksitli ve kireçli sıcak su derin kanallarla ovaya akar ve sonra soğur. Pamukkale bu anlamda dünyada eşi bulunmayan bir doğal gelişmedir. Binlerce seneden beri kireçli sıcak su kaynaktan uzaklaşınca soğuyup katılaşmış ve katlar, basamaklar hâlinde pamuktaşları (travertenleri) meydana getirmiştir. Pamukkale aynı zamanda şifalı bir kaplıcadır. Kalp damar hastalıklarına romatizma ve sinir sistemi hastalıklarına iyi gelir.
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.