Hazreti Ömer’in torunlarından ve İslam âlimlerinin büyüklerinden olan İmam-ı Rabbani hazretleri eşsiz eseri Mektubat’ında devamla şöyle buyurmaktadır:
“Hurmanın bereketli olması şöyledir ki, onun ağacına (Nahle) denir. Bu ağacın yaradılışında, topluluk ve adâlet vardır. İnsanın yaradılışı da böyledir. Bunun içindir ki, Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) nahle ağacına, Âdem oğullarının halasıdır dedi. (Halanız olan nahleye saygı gösteriniz. Çünkü bu ağaç, Âdem aleyhisselâmın çamurundan kalan artıktan yaratılmıştır.) buyurdu.
Görülüyor ki, nahle, Âdem aleyhisselâmın çamurundan yaratılmıştır. Nahleye bereket buyurması, bunda her şeyin bulunduğu için olsa gerektir. Bunun için, nahlenin meyvesi olan hurma yenince, insanın parçası, dokusu olur. Böylece hurmada bulunan her şey, insana da aktarılmış olur. Hurmada bulunan sonsuz üstünlükler, bunu yiyende de bulunur. Hurmayı yiyen herkes böyle olur ise de oruçlu kimse, iftar zamanında dünyanın geçici zevklerinden temiz olduğu için, hurmadan pek çok istifade eder. Anlattığımız faydaları daha tam ve daha olgun olur. O Server (aleyhiselam) “Müminin sahurunun hurma ile olması ne güzeldir” buyurdu. Bu da belki, hurma insanın dokularına karışınca, insanın hakikatini tamamladığı içindir. Oruçlu iken, böyle şey olmadığı için, bunun karşılığı olarak sahurda hurma yemenin güzel olduğunu bildirmiştir.
Hurma yemek, çeşitli yemekleri yemek gibi faydalı olmaktadır. Hurmanın bu bereketi, kendisinde her şey bulunduğu için, iftar zamanına kadar insanda kalır. Hurmanın bu faydası ancak İslamiyet’e uygun olarak yenildiği, İslamiyet’ten kıl ucu kadar ayrılık bulunmadığı zamandır. Tam faydasına kavuşmak için, bir ağacın bir meyvesi olarak değil, bildirdiğimiz topluluğunu, bereketini düşünerek yemek lâzımdır. Yalnız bir meyve olarak yenirse, yalnız madde, kalori faydası elde edilir. İşin içyüzü bilinerek yenirse, bereketine kavuşulup, ruhu da besler. Bereketine kavuşmadan yemek kusur olur.”
Bu vesileyle kıymetli kardeşlerimin ramazan-ı şerifini tebrik eder, günahsız olarak bayram sabahına kavuşmamızı Cenab-ı Allah’tan niyaz ederim.
İdris İspiroğlu
ŞİİR
DÜNYA HAYAL
Gezdim dünyanın nice hoş ziba yerini
Şehirleri denizleri birçok elini.
Ovaları, dağlarını vadilerini
Baktım fânidir dünyanın külli zevkleri.
Tattım helal olan bütün lezzetlerini,
Seyir eyledim elvan elvan renklerini,
Ciğerime çektim o mis kokularını,
Baktım fânidir dünyanın külli zevkleri.
Hayal gibi geldi geçiyor işte çağın,
Viran olur bir gün gülistan ile bağın.
Uyan yıkılmadan umut ve heves dağın,
Bak fâni, işte dünyanın külli zevkleri.
Kalp zikr-i ilahi ile olur mutmain,
Sinede selim dil ister, o Yüce Muin.
Hep zikir ederdi ol sahabe-yi güzin
Baktım fânidir dünyanın bütün zevkleri
Sefa da cefa da dağdan akan sel gibi.
Sefa da geçer cefa da, durmaz sel gibi
Orhan der: “Bunlar mihmandır, geçer yel gibi,
Baktım fânidir dünyanın bütün zevkleri.”
Yazan Orhan Yavuz Ejder/Akhisar-Manisa
UNUTULMAZ KELİMELER
ZİBA: Güzel, süslü, yakışıklı.
ELVAN: Renkler. Çeşitli görünüşler.
GÜLİSTAN: Gül yeri, gül bahçesi.
KÜL: Hep, tüm, bütün. Çok. Cüz'lerden meydana gelen.
MUTMAİN: İtmi'nanlı. İçi rahat. Müsterih. Şüphesi kalmamış. Emin.
SELİM: Sağlam, kusursuz. Refah ve selâmet üzere bulunan.
MUİN: Yardımcı. Muâvin. İane eden.
GÜZİN: Seçilmiş. İntihap edilmiş. Beğenilmiş.
MİHMAN: Misafir.