Savaşın da bir hukuku vardır

A -
A +

“Müslümanlık garip doğdu, sonu da garip olur. Gariplere müjdeler olsun.” Başta Gazze olmak üzere Müslümanların çektiği bu acılar ne ilktir ne de son olacaktır. Nice işkencelere maruz kalan ilk Müslümanların tek suçu, La ilahe illallah Muhammed’ün Resûlullah demeleri idi, şimdiki Müslümanlar yine Allah yine vatan diyor.

 

Lakin kâfirlerin bin dört yüz seneden beri anlamadıkları bir husus var o da “Onlar ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır” hakikatidir. Bir zamanlar aynı canavarlar bizim vatanımıza da musallat olmuş, öz yurdumuzda yüz yıldır unutamadığımız ölümler ve acıları yaşatmışlardı. Soykırımcı İsrail’in çıkardığı bu yangın inşallah kendi sonunu getirecektir. Zira insanlık tarihi zulme uğrayan, öldürülen milletlerin yok edilemediğini, bilakis daha çok var olduğunu göstermiştir.

 

Dünya çok katliam, soykırım, vahşet gördü, lakin hiç bu kadar "seyirci" görmedi! Yok olan Gazze ya da Filistin değil, insanlığın ta kendisi. Hatta denilebilir ki insanlığın nefes aldığı tek yer Gazze ve Filistin topraklarıdır. Dünyanın diğer birçok coğrafyasında Necip Fazıl’ın tabiriyle, hayat süren leşler, şuursuzca zevk ü sefasını sürdürmekte.

 

Savaşın da bir hukuku vardır. Gazze’de kameralar karşısında soykırım yapılırken, Filistin’de masum insanlar, minik yavrular, hamile kadınlar, çocuk yaşlı demeden yediden yetmişe savunmasız insanlar acımasızca katledilirken yuvarlak dünya dönmeye, insan olduğunu sanan sekiz milyar varlık da seyretmeye devam ediyor. Şayet azıcık insanlık kalmış olsaydı yaşananlar karşısında sıkılır, utanır, ürperir ve bir tepki verirdi. Az sayıdaki insan da gözyaşı içinde kısık sesleriyle Yaratana dua ediyor. Ya Rabbi! Bizim elimiz varmıyor, gücümüz yetmiyor. Sen bu kana susamış acımasızlara merhamet ihsan eyle. Mazlumları halas eyle. İmdat eyle! Âmin...

 

     İdris İspiroğlu

 

 

ŞİİR

 

 

     Seni seviyorum 

 

              

 

Sever misin sen de beni?

 

Bir anne gibi, eş gibi.

 

Ya da ne bileyim, sevgili gibi.

 

 

 

Sarar mısın kollarınla bedenimi?

 

Yoksa ruhumu da kabul eder misin?

 

 

 

Bir garip çocuk çıktı karşına,

 

Okşar mısın saçlarını?

 

Bakar mısın gözlerinin içine? 

 

 

 

Der misin “seni seviyorum” diye? 

 

Yorgun argın da gelse kucağına,

 

Bir buse kondurur musun yanağına? 

 

 

 

Sever misin sen de beni?

 

“Ölürüm sanki” der gibi. "İ"

 

 

 

     Turan Habil Koçak/Mersin-Akdeniz

 

 

UNUTULMAZ KELİMELER

 

 

KEHKEŞAN: Keh-keşân: Saman uğrusu, hacılar yolu, samanyolu.

 

MEHALİK: Helak olacak yerler, tehlikeli yerler veya işler.

 

MEMALİK: Memleketler.

 

KEZALİK: Keza, bu; bu da öyle.

 

MÜBTELA: 1. Düşkün [fena şeylere]. 2. Tutkun, tutulmuş.

 

MUTENA: 1. Özenilmiş, özenli bir biçimde yapılmış. 2. Seçkin

 

MUHKEM: 1. Tahkim edilmiş, sağlam kılınmış, sağlam, berk, sağlamlaştırılmış, güçlü, kuvvetli. 2. Hukukta değiştirilmesi mümkün olmayan yazı, söz

 

TEVESSÜL: 1. Sarılma. 2. İnanma. 3. Sebep tutma. 4. Başvurma, girişme.

 

TESELSÜL: Silsile kelimesinden 1. Zincirleme, zincirleme gitme.

 

TASADDUK: Sadaka olarak verme, verilme.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.