Sevgisiz yüreklerde yalnızlık, kin, nefret ve kıskançlık duyguları bocalar durur. Günümüzde çoklukla yaşadığımız kavgaların, şiddetin en büyük sebebi insanımızın sevgiden mahrum kalmış olmasıdır.
Sevgisizliğin yol açtığı olayların önüne geçmek için artık insanımıza önce sevgiyi öğretmek bir ihtiyaç hâline gelmiştir. Aldığımız gıda, içtiğimiz su ve soluduğumuz hava gibi. Sevgimizi ve içimizde barındırdığı güzellikleri yaşamalı göstermeli ve bunu başkalarına da aşılamalıyız. Böyle olursa hak ettiğimiz barış, kardeşlik ve aydınlık bir dünyada rahat, huzur ve refah içinde yaşayanların çokça bulunduğu bir dünyamız olacaktır. Sevgiyle ilgili ufak bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum...
Küçük kız hüzünlü bir yabancıya sevgiyle gülümsedi. Bu gülümseme adamın kendisini daha iyi hissetmesine sebep oldu. Bu hava içinde yakın geçmişte kendisine yardım eden bir dosta teşekkür etmediğini hatırladı. Hemen bir not yazdı, yolladı. Arkadaşı bu teşekkürden o kadar keyiflendi ki her öğlen yemek yediği lokantada garson kıza yüklü bir bahşiş bıraktı. Garson kız ilk defa böyle bir bahşiş alıyordu. Akşam eve giderken kazandığı paranın bir parçasını her zaman köşe başında oturan fakir adamın kutusuna bıraktı. Adam öyle minnettar oldu ki, iki gündür boğazından aşağı lokma geçmemişti. Karnını iyice doyurduktan sonra bir apartman bodrumundaki tek odasının yolunu tuttu. Öyle neşeliydi ki bir saçak altında titreşen köpek yavrusunu görünce kucağına alıp evine getirdi. Küçük köpek gecenin soğuğundan kurtulduğu için mutluydu. Sıcak odada sabaha kadar oynadı...
Gece yarısından sonra apartmanı dumanlar sardı. Bir yangın başlıyordu. Dumanı koklayan köpek öyle bir havlamaya başladı ki önce fakir adam uyandı sonra da bütün apartman halkı ayaklandı. Anneler babalar dumandan boğulmak üzere olan yavrularını kucaklayıp ölümden kurtardılar...
Bütün bunların hepsi beş kuruş bile maliyeti olmayan bir sevgi ve tebessümün sonucuydu. Sevgi ve tebessüm öyle bir duygudur ki onu sağır bile işitir, kör bile görebilir.
Rumuz: "Akçay"