Bizim kültürümüz, geleneğimiz ve âdetlerimizde ev içinde kesinlikle köpek beslenmez ama üç şey için bağda bahçede köpek bakılır ve beslenirdi. Bunlardan biri ava meraklı olanlar avcılıkta kendilerine yardımcı olsun diye köpek besler... İkincisi çobanlar yanlarında köpek götürürler sürüyü yabani hayvanlardan korusun diye. Üçüncüsü de bilhassa köy yerlerinde köpek avluda beslenir ‘evi hırsızdan yabancıdan korusun’ diye.
Bu saydığım gerekçeler dışında köpek beslenmezdi. Zaten köpek hangi amaç için beslenirse beslensin bahçeden içeri girmez dışarıda yapılan bir kulübede kalır evin içine alınmazdı. Ancak günümüzde özellikle şehirlerde Avrupalılaşmak için mi modernleşmek ve entelleşmek uğruna mı, can sıkıntısından mı özenti mi her ne ise evlerde köpek kedi beslenmesi moda hâline geldi. Kendi çocuğuna, anne babasına bakmak istemeyen, onları huzurevine terk eden nice kimse evinde kedi köpek beslemeye başladı. Bir yakınına göstermedikleri sevgi ve ihtimamı, özeni onlara göstermeye başladılar. Bir fakire bir yoksula bir kuruş sadaka vermek istemeyen birçok kimse köpeğinin mamasına, ciğerine yüklü paralar harcamadan çekinmez oldu.
Bir kültür değişiminin yansıması olarak kedi köpek evlerde hanelerde aranan ilginin sevginin muhabbetin karşılığı olmaya başladılar. İnsanın doğasında var olan küçüklerine göstereceği sevgi ve ilgiyi büyüklerine göstereceği saygı ve merhameti; her ne sebeple olursa olsun adına ne denirse denilsin, haklı bulunsun haksız bulunsun kedi ve köpeklere yönlendiren kültürel değişimi başaranlara hayret etmemek mümkün değil!.. Ama bu bir gerçek artık... Hayatın bir gerçeği... Bu gerçek bir yıldan bir yıla bu hâle gelmedi... Bir kanunla bir yasayla bir eğitimle oluşturulmadı... Bu bir kültür değişim ve dönüşümüydü... Başarıldı!.. Şimdi belediyeler başta olmak üzere tedbir alınması yasa çıkarılması filan isteniyor...
Beyinlerde oluşan kültürel değişim ve dönüşümleri polisiye tedbirlerle yönlendiremezsiniz...
Aslan Torun
ŞİİR
FINDIKLARIN ARASINA
İstanbul'dan Giresun'a, fındıkların arasına
Çıkacağım kalesine, bakacağım adasına
Denizine dağlarına, yaylada kuzularına
Gökteki yıldızlarına doya doya bakacağım
Fındık toplayanlara, horon oynatan sazlara
Sahilde Çepni-Lazlara, gıpta ile bakacağım
Gidiyorum Giresun'a mısırlı tarlalarına
Hamsinin ızgarasına tadına bir bakacağım
İstanbul'da son şiirim olabilir belki derim
Elveda güzel İstanbul, belki yine gelirim
Giresun'um cennet gibi, tatlı yenen nimet gibi
Her şeyine hasret gibi bakıp bakakalacağım
Türküsüne şivesine, oynatan kemençesine
Baharda guguk sesine, dinleyerek doyacağım
O derin ırmaklarına dalıp kulaç atacağım
İmamın tekbirine uyup namaz kılacağım
Süleyman’ım neler neler yapmak ister gönül neler
Gönül hiç ihtiyarlamaz, maşallah desin görenler.
Süleyman Usta/Espiye-Giresun
UNUTULMAZ ESERLER
ASPENDOS ANTİK TİYATRO: Antalya tarihî eserler bakımından çok zengindir. Bu tarihî eserler üç ana başlıkta toplanabilir. Birincisi eski devirler. İkincisi Selçuklu dönemi ve üçüncüsü Osmanlı dönemi eserleri... Bunlardan eski devirler kategorisinde değerlendirilen tarihî eser Aspendos (Belkıs), Antalya'nın 48 km doğusundadır. Roma İmparatoru Antonius tarafından MÖ ikinci asırda yaptırılmıştır. 20.000 kişilik dev bir tiyatro yapısıyla meşhurdur. Dünyada, günümüze kadar en iyi korunmuş tiyatrodur.
Aspendos o zamanlar bir sahil şehri imiş. Bu tiyatroya Belkıs (Balkız) Tiyatrosu da denir. Su kemerleri ve binaları dikkat çekicidir. Mimarı Aspendos'lu Theodorus'un oğlu Zenon'dur. Antonius Pius zamanında yapımına başlanmış Marcus Aurelius zamanında tamamlanmıştır (138-164). Her yıl binlerce yerli, yabancı turist Aspendos'u gezmektedir. Antik tiyatro ayrıca konserler, etkinlikler için de kullanılmaktadır.