'Sihirli' kelimeler!..

A -
A +

Bu kelimelerden birincisi “bilmiyorum”dur. En gerçekçi ve risksiz kelimedir. Dünyanın en ucuz hayat sigortası “bilmiyorum” sözcüğüdür. Sizi, kendi sözlerinizin esiri olmaktan kurtarır. Bu kelime sayesinde potlardan, gaflardan, çam devirmelerden kurtulursunuz. Bize, insan olduğunu hatırlatır. Yersiz gurur, kendini beğenmişlik, herkese tepeden bakma gibi bütün hastalıklarımızın çaresidir.

 

Söz gümüşse sükût altındır, sözü, “bilmiyorum” ile aynı kapıya çıkmaz mı? Halife Harun Reşit’in danışmanlarından, devrin âlimi Ebu Yusuf’a birkaç soru sormuşlar, çoğuna “bilmiyorum” diye cevap vermiş. “Madem bilmiyorsun, halife sana niye maaş ödüyor?” dediklerinde “Halife bana bildiklerim için maaş ödüyor, bilmediklerim için de ödese hazinesi yetmez” diyor...

 

İkinci kelime “şimdilik”tir. Ümit doludur. Karamsarlıktan, dar görüşten kurtulmanın ilacıdır. Dertlerinize, içinden çıkamadığınız durumlara, anlam veremediğiniz olaylara bir de bu kelimenin penceresinden bakın. Şimdilik yoksulsunuz, şimdilik gerilerdesiniz, şimdilik yok…

 

Düştüğünüz yerden sizi kaldıracak, elinizden tutup hayata bağlayacaktır bu kelime. Hayatın devam ettiğini, insan ömrünün bir sonu olduğunu, kızdığımız, üzüldüğümüz hatta sevindiğimiz şeylerin kalıcı olmadığını hatırlarız “şimdilik” kelimesiyle.

 

Üçüncü kelime “sadece”dir. Hayatın antivirüs programı “sadece” sözcüğüdür. Her şeyi çerçeveler, ön yargıların, yanlış yorumların, kötümser bakış açılarının; düşüncelerimizi, duygularımızı zehirlemesini önler.

 

Son kelime ise “rağmen”dir. Mücadele ruhunu temsil eder. Rasyonel olmanızı, daha baştan tüm olumsuzlukları görmenizi ve bunu bilerek yola çıkmanızı sağlar. Davranışlarınızın açıklamasını “için”le yapıyorsanız; siz ortada bir sebep olmadan harekete geçmiyorsunuz demektir.

 

Davranışlarınızı “çünkü” ile açıklıyorsanız çıkarınızı gözetiyorsunuz demektir. Bu konuya yine devam edeceğiz...

 

     Nurettin Bozan-Eskişehir

 

 

 

ŞİİR

 

 

 

     Canım babam

 

 

 

Zamanın su gibi aktığı şu dönemde,

 

Bir "ben" vardım, nefes alıp veren.

 

Karınca kadar küçük belki taşıdığım beden,

 

Ama verilen hazine çok büyük benden.

 

 

 

Taşıyamadıkça ezilirim altında,

 

Duymaz kimse sesimi, Allah’tan başka.

 

Nefs, şeytan öyle peşimdedir ki,

 

Bir an bırakmazlar, o kadar kaçsam da.

 

 

 

Büyütmeye çalıştıkça sevgimi, muhabbetimi,

 

Dâhil olmaya çalışırım, dostların sohbetine.

 

Dünyevi istekler bırakmaz hiç peşimi,

 

Ah bir kavuşsam, dâhil olsam gönüllerine.

 

 

 

Enver Ağabeyimi sevdirendir "babam",

 

Onun muhabbetini kalbime aktaran.

 

Sağ olsun, var olsun beni büyütüp,

 

Bu yaşa getiren ve hazineyi veren,

 

Canım babam...

 

 

 

          Büşra Öncül

 

 

 

TARİHTEN BİR YAPRAK

 

 

 

ALTINORDU DEVLETİ: Doğu Avrupa’da ağırlık merkezi Volga boyunda olmak üzere 1241 yıllarında Cengiz Hanın torunu Batu Han tarafından kurulan Türk Moğol devletiydi. Batu Han, hukuken Büyük Moğol kağanına tabi olmasına rağmen, içeride bağımsız olarak hareket ediyordu. Batu’nun vefatı sonrası yerine Sertak iki sene sonra da Batu’nun kardeşi Berke Han göreve geldi.

 

Berke Han, Moğol prensleri arasında ilk Müslüman olanıdır. Berke Han zamanında Moğollar arasında İslamiyet hızla yayıldı. Bilhassa Kıpçak ve Koman Türklerinin olduğu bölgelerdeki Altınordu Devleti Moğolları, Müslüman olduktan sonra Türklerin kültürlerinin etkisinde kaldı ve Türkleştiler. Berke Han’dan sonra da Müslüman hükümdarlar başa geçti. Özbek Han ve daha sonra gelen hükümdarların hepsi Müslümandı. Özbek Han, İslamiyet’i devletin resmî dini olarak kabul ettirdi. Tarih sürecinde bu coğrafyada Büyük Altınordu Devleti (1432-1502), Astrahan Hanlığı (1466-1557), Kazan Hanlığı (1445-1552), Kırım Hanlığı (1430-1783) ve Özbek Hanlığı kuruldu.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.