Şiir kitabıyla soba tutuşturmak!..

A -
A +
Sizce şiir kitabı ne işe yarar? Ya da soba tutuşturmaya da yarayabilir mi?
Evet, ironi yapmıyorum. İki yıl önce çıkarmış olduğum “Sen Şiire Sığmazsın” isimli şiir kitabım ile ilgili üzüntüler yaşarken, birden karşıma eski bir yazı çıktı. Yedi Güzel Adam’dan Cahit Zarifoğlu’na ait köşe yazısıydı:
“Bir Şiir Kitabının Acıklı Güldürüsü” başlığıyla kendi şiir kitabının acıklı öyküsünü anlatıyordu.
Yıl 1967... Şiirleri bir kitabı dolduracak sayıya ulaşan Zarifoğlu, her şair gibi şiirlerini kitaplaştırmak ister. Ancak maddi imkânlar nerede? Cep delik cepken delik. Almış olduğu öğrenci burslarıyla taksitle de olsa kitabını bir matbaada bastırır. “İşaret Çocukları” ismini verdiği kitabını üç bin adet bastırır. Eş, dost üç beş tane alır. 10-15 tane de arkadaşları vasıtasıyla satılır. Çok az sayıda tüketilen kitabın kalanlarını bir arkadaşının abisinin yazıhanesine bırakır. Gel zaman git zaman, yazıhaneden haber gelir, “kitaplarını gel al” diye ama bir türlü fırsatını bulup gidemez şairimiz. Neden sonra fırsat bulup sorduğunda kendisini üzen şu cevapla karşılaşır: “Ağabeyim maalesef senin kitabı soba tutuşturmak için yakıyormuş. Hatta belki doğrudan odun olarak. Nasıl olsa bol miktarda var. Sahibi de terk etmiş durumda…”
Olayı anlattığı köşe yazısında “Velhasıl bizim ilk şiir kitabı o kış mütevazı bir büro sahibinin odasını ısıtarak işe yaradı” diye yazmayı da ihmal etmemiş Zarif şairimiz.
Hikâye burada da bitmiyor. Yıllar sonra Cahit Zarifoğlu, ikinci el kitap satan bir kitapçıda kendi şiir kitabına rastlıyor. Hiç bozuntuya vermeden sıradan bir vatandaş gibi kitaplarından alıyor. Hatta satıcı “çok sayıda alırsan daha ucuza veririm” diye kolaylık da sağlıyor. Zarifoğlu, oradan alarak isteyen arkadaşlarına kitabı gönderiyor. Hatta iki yıl oradan temin ediyor...
Şiire ve şaire değer verdiğimiz kadar değerli oluruz ah bunu bir bilebilsek...
     İsmail Aybey-Manisa
 
 
ŞİİR
 
     Gelincik
 
Dua etmiş belli bir garip bize,
Yoksa nerden bulsun bizi gelincik,
Bilmem anlatır mı şu birkaç dize?
Ömür boyu gülsün yüzü gelincik.
 
Pırlanta taş desem az gelir ona,
Kerimdir Rabbimiz Sevda'dan yana,
Evladı olanlar hasret insana,
Her annenin örnek kızı gelincik.
 
Hıfz-ı Kur'ân, hem de edep ziyneti,
Artar birden bine kadr ü kıymeti,
Masum bir kuzucuk gibi tıyneti,
Enes'in alnında yazı gelincik.
 
Evlatlar sayısı çıkınca dörde,
Yuvamız onunla şenlendi bir de,
Rabbim her birine afiyet ver de,
Kalmasın gönlünde sızı gelincik.
 
Gıyabî her evlat ayrı bir gurur,
Dünyada göz nuru, ahrette sürur,
Dileyin Mevlâ'dan illaki verir,
Duanın mücessem özü gelincik.
 
     Mustafa Özkahraman
 
 
TARİHTEN BİR YAPRAK
 
"Orada bir nur görüyorum"
 
Fatih Sultan Mehmed Han muhteşem ordusuyla İstanbul’un fethine çıktığında, Akşemseddin, Akbıyık Sultan, Molla Fenari, Molla Gürani, Şeyh Sinan hazretleri gibi meşhur veliler ve âlimler de talebeleriyle birlikte orduya katıldılar. Akşemseddin hazretleri savaş esnasında Sultan’a gerekli tavsiyelerde bulunarak, yeni müjdeler veriyordu. Kuşatmanın uzaması ve Sultan’ın ısrarı üzerine ve Allahü teâlânın izni ile fethin ne gün olacağını bildiren Akşemseddin, Sultan şehre girerken yanında yer aldı. Fetih ordusu İstanbul’a girdikten sonra İslamiyet’in harple ilgili hukukunun gözetilmesini genç Padişah’a hatırlattı ve buna göre hareket edilmesini bildirdi. Sultan’ın, Eshab-ı kiramdan Ebu Eyyub el-Ensari hazretlerinin kabrinin bulunduğu yeri sorması üzerine; "Şu karşı yakadaki tepenin eteğinde bir nur görüyorum. Orada olmalıdır" cevabını verdi.
Daha sonra orası kazıldı ve Eyyub Sultan’ın (radıyallahü anh) kabri ortaya çıktı.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.