Şikâyet etme sakın

A -
A +

Sakın şikâyet etme… Ne kendinden… Ne ondan ne bundan şundan ne de hayattan ne de etrafında olup biten ne varsa her şeyden… İnsan vardır şu kısa ömrü hep şikâyetle geçer… Bir gün bile ağızlarından coşturucu, yapıcı motive edici kelimeler dökülmez… Dökülemez… Sakın onlardan olma sen… Peki, bu kadar şikâyet… Feryat... Ya işin sonu… Asma kabağı…

 

Değmez… İnan ki… Bir şey geçmez eline… Anlamı da yok zaten… Söylendiğinle feryat figan ettiğinle ortada kalırsın öyle…

 

Yapabilen, üretebilen samimi olarak neticeye ulaşabilen insanlardan olmaya çalışmak var ya… Öyle güzel bir şey ki bu… Tatbikî insan bu… Her anı bir değil… O enerjiyi her zaman bulamayabilir kendin de… Ama yine de dirayetli ve iradeli olmaya çalışmalı bunun için kendini zorlamalı… Bak işin sonu ne kadar huzurlu olursun...  Mutlu demiyorum… Çünkü huzuru yakalayan kişi zaten mutluluğun karesini almış demektir…

 

Aslında bu satıra kadar bahsettiklerim için biraz da cesaret gerekli… Yani yürekten bahsediyorum… Yok, o et parçasından değil...  Hani o mert Anadolu insanı var ya…

 

Peki, o insanlar arasında kendine yer bulmak istemez misin?

 

Çünkü yüreğin yoksa yapabilen olamazsın da ondan… Suçu başkasında arayan hep başkasına yıkılan insanlardan olup hep kaçarsın... Kendi kendini bitirmeye başlarsın… Sonra da girdabın dibinde bulursun kendini… Ve hep suçlarsın... Unutursun girdaba kendini nasıl ittiğini... Başkalarına yıkılmak… Bir de saygı var… Kendine saygı duy önce... Ne yaparsan yap elinden geldiğince hakkını ver... Kendine dürüst ol Halid…

 

Bak bu da yürek işi, cesaret işi… Çünkü kendine kıvıramazsın… Yalan söyleyemezsin… Kendine saygı duymak lazım biraz... Veya öyle demeyelim de kendini tartabilmek lazım…

 

Tartmak… Ah şu terazi… Önünde sonunda burnumuzun dibinde bitiyor ya o iki kefe… Nereye kaçacaksın? Kaçamazsın… Samimiyetin tartıya vurulacak orada... Yoksa ‘neden yapmadın?’ değil… Gücün kadar yaparsın ne yapsan… “Yürek”, “niyet”, “irade” ve “kuvvet…” Samimiyetinin süzgecinden geçirilip “işte sen busun” denir insana sevgili kendim…

 

     Halid Yazıcı

 

 

 

 

ŞİİR

 

 

 

     BAĞIŞLANMAK

 

 

 

Kalbiyle nefsi arasında sıkışmış insan.

 

Ey Rabbim bağışla bizi, nasıl da gafletteyiz...

 

Bu dünya denen fâni âlemde,

 

Nasıl hiç ölmeyecek gibi hüküm sürmekteyiz?

 

 

 

Ölüm bir nefes kadar yakın.

 

Bir an sonrası meçhul...

 

Ebedî bir âleme yolcu hayaller.

 

Gönlüm nasıl da mahzun?

 

Dua dua yalvarsam,

 

Şifa bulur muyum yaralarıma?

 

 

 

Dört yanım dünya sancısı.

 

Oysa sana döndüğüm her yer nurunla dolu.

 

Beyaz, bembeyaz bir huzur demeti adını anmak.

 

Tüm kusurlarıma rağmen düşer mi payıma,

 

Katında bir kez olsun bağışlanmak?

 

 

 

Ah elem ve keder bırakmaz yakamı

 

Nedametler sinemde bir dağ...

 

Düşlerim gülistan, düşlerim cennet...

 

Senden uzak düştüğüm günler kâbus!

 

Kalbime saplanan hançer günahlar.

 

Bir bağışlanmak arzusuyla yanıp tutuşurum.

 

 

 

Ey Rabbim!

 

Senin rahmetin engindir bilirim.

 

Merhametin sonsuzdur.

 

Yapayalnız kaldığım şu dünya gurbetinde,

 

Rahmetinden kesmediğim umudum mutluluğumdur.

 

 

 

Katından eli boş çevirme bu garibi,

 

Senden başka kime açarım bu viran yüreği?

 

"İste" diyorsun kullarına,

 

"İste, vereyim"

 

Bu günahkâr hâlimle senden rızanı isterim.

 

Bağışlanmaktır en büyük dileğim.

 

 

 

Sen ki gönlümdeki duaları bilen Rabbim.

 

"Ol dersen olur" Rabbil âlemin…

 

Sadece sana tevekkül eder,

 

Yalnız senden isterim.

 

 

 

Ümmet-i Muhammedi bağışla, bağışla bizi Rabbim!

 

Kimin kalbinde sakladığı bir duası varsa,

 

Kabul et sevdiğin kullar hatırına...

 

Bize zor olan, sana kolaydır muhakkak!

 

İmkân ver imkânsızlıklarımıza...

 

 

 

     Kübra Can

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.