Telefonu açtığında aslında ondan bir fotoğraf isteyecekti. Yıllar önce sözünü ettiği bir hatırayla ilgili eski bir ağacın fotoğrafını... Telefonda hâl hatır sorarken hatırına gelmiş olacak ki başka bir soru sordu:
-Baksana, ne zamandır sorayım diyordum hep unutuyordum. Ya dünyanın neresine gidersen git, Ukrayna’sında Yunanistan’ında, Hollanda’sında Rusya’sında. Bu saman balyaları hemen her yerde silindir hâlinde iken niye bizim tarlalarda köşeli... Bunun sebebi ne ola ki? Bu bir gelenek midir? Bir kültür müdür? Bizim bilmediğimiz bir kural mı vardır?
Biraz durdu dinledi... Telefondaki sesin anlattıklarını anlamaya çalışıyordu:
Bir müddet sonra “Haa, öyle mi? Hayret bir şey ya... Tamam tamam anladım” dedi...
Bu kez ben de merak etmiştim hiç alakam olmayan bu konuyu. Onların telefon konuşmalarının bitmesini bekledim. Konuşma bitince daha ben kendisine sormadan o döndü bana dedi ki:
-Bizim orada saman balyaları neden silindir olmuyormuş biliyor musun?
-Ben de sana onu soracaktım, duydum siz konuşurken de merak ettim, evet.
-Ya mesele neymiş biliyor musun? Nakliye stok depo sorunundan dolayı tercih ediyorlarmış.
Evet yuvarlak balya makinası da güzelmiş. Hatta daha seri iş yapıyormuş. Hatta otu biraz da kaliteli paketliyormuş. Ama nakliye sorunu olduğu için özellikle büyük ölçekli firmalar köşeli kare ve dikdörtgen balyaları tercih ediyorlarmış. Hayvan besiciliği yapanlar için en önemli maliyetlerden biri de yem maliyetidir. Yem maliyetinin önemli bir kısmı da saman balyalarıdır.
Bu konuşmayı dinlerken ne düşündüm biliyor musunuz? Bizim çiftçimiz, çiftçiliği sürdürebilir olmanın yanında maksimum kazanç elde edebilmek ve ayakta kalabilmek için neleri hesaplıyor... Nakliye yaparken kamyonların tırların her cm²’sini değerlendirerek aradaki farkı en aza indirmeyi başarıyor... Ne demişler, iş bilenin kılıç kuşananın... Bütün çiftçilerimize kolaylıklar diliyoruz...
Ahmet Melih
ŞİİR
Ayasofya
Tarihî duvarlarında dört minare.
İşlediler nakış gibi ince ince.
Sultan Fatih, Bayezid ve Selim hem de.
Müjdeledi el-Emin, asırlar önce.
Hapsettiler seni zincire, kemere.
Az kalsın oluyordun, tekrar kilise.
Kırılsın kilitler, dönelim pervane.
Dimağda şimşek, gözyaşı tane tane.
Lâl oldu diller ve kalpler pâre pâre.
Kanlar aktı kalpten, çizdik sana portre.
Karardı ayak, kırıldı el şiirle.
Kapatanları yâd ettik biz, lânetle.
Afetler gördün, yangınlar ve zelzele.
Yıkamadı seni, fakat bir emirle,
Gitti hürriyet, hurda ve hile ile.
Ötmedi serçeler ve ağladı kubbe.
Gökler çatladı, şualar huzme huzme.
Zincirler kayıp, kaldı gül ile lale.
Gözler ışık, dillerde dua ziyade.
Yürüdük biz, genç, yaşlı, bebek ve anne.
Açıldın neşeyle, yaptılar velvele.
Delirdiler, istediler zincir yine.
Fetih, müsaade etmedi elbette.
Tekbir çeken çoktu, titredi minare.
Hamdolsun, seni bize kavuşturana.
Fatih'in nesli elbet fatih olur ya.
Parya bitti, sultandın, sultan oldun ya.
Gam yemez artık yatanlar ve şüheda.
Tayfur Uçar
UNUTULMAZ ESERLER
Vasiyetname: Eser, Meşhur Osmanlı âlimi olan Muhammed bin Ali Birgivî tarafından yazılmıştır. Kendisi 1521 senesinde Balıkesir’de doğmuştur. Birgi’ye yerleştiği için İmâm-ı Birgivî ismiyle meşhur olup Türk âlimlerinin baş tacıdır. Vasiyetname adındaki eseri Birgivî Vasiyetnamesi veya Risâle-i Birgivî adıyla da meşhur olmuştur. Asırlardan beri okunagelmiş, çok kıymetli ve faydalı bir eserdir. Konyalı Şeyh Ali Efendi tarafından şerh edilmiştir. Bu şerhe de ayrıca Osmanpazarı Müftüsü İsmail Niyazi Efendi tarafından şerh yazılmıştır. Bilhassa Kadızade Ahmed Efendi’nin bu esere yazdığı şerh meşhur olup, birçok kere basılmıştır. Birgivî’nin bu eseri, Toktamışoğlu tarafından manzum olarak Çağatay Türkçesine de çevrilmiştir. Hanefî mezhebinde olan İmâm-ı Birgivî, 1573 senesinde Birgi kasabasında vefat etmiştir.