"Şimdiki evvelkilere benzemez!"

A -
A +
İstanbul’u almaya karar veren genç Osmanlı Sultanı Fatih, büyük bir strateji uzmanıydı…
1451 yazı sonunda Karaman Seferinden dönen Sultan Mehmed Han, Anadolu Hisarı bölgesinden karşıya geçerken, Boğaziçi’nin durumunu çok dikkatli incelemişti. O zamanki topların etkili oldukları mesafelerin ve atılan güllelerin yetersizliği sebebiyle, daha önce yapılmış olan Anadolu Hisarı, Karadeniz’den gelen gemileri kontrol altına almaya yetmiyordu. Bu sebepten, İstanbul fethine hazırlanmak ve Boğaz’a hâkim olmak düşüncesiyle plânları bizzat Sultan Mehmed Han tarafından yapılan kalenin inşaatına başlandı. Tarih, Mart 1452’ydi.
Bizans İmparatoru Konstantin Dragazes, kale yapımına engel olmak için elçi gönderdi. Sultan elçilere şu cevabı verdi:
 “...Kendi arazim üzerinde gönlüm istediği şeyi yapmama karşı gelmeniz için, elinizde ne hak ve ne de kudret vardır. İki kıyı benimdir. Anadolu kıyısı benimdir. Çünkü halkı, Osmanlılardan meydana gelmektedir. Rumeli kıyısı da benimdir. Çünkü siz savunmasını bilmiyorsunuz. Gidiniz efendinize söyleyiniz ki, şimdiki Osmanlı Padişahı, evvelkilere benzemez!”
Hisarın projesi; yapılacak surların, burçların, kapıların yerlerini, aralık ve mesafelerini, bizzat Sultan Mehmed Hanın tespit ettiği özellikler dikkate alınarak Mimar Muslihiddîn Ağa tarafından çizilmişti.
15 Nisan 1452 günü temel atıldı. Hisarın kuzeyindeki burcu yetmiş yaşlarındaki Sarıca Paşa, en güneydeki burcu Zağanos Paşa, kıyıdaki burcu da Halil Paşa yaptırıyordu.
Planlı bir iş bölümü, çalışma gayretinin bütünüyle ortaya döküldüğü kale yapımında beş veya altı bin işçi ve usta çalışmıştı. İnşaat gayretli çalışmaların sonunda ağustos ayı içinde bitirildi.
Çeşitli kaynaklara göre üç veya dört ay içinde bitirilen kale 250x125=31.250 m²lik alanı kaplıyordu. En dar yeri batı-doğu yönü üzerinde 125 metredir.
Şimdiki adı Rumeli Hisarı olan hisar, zaman içinde çeşitli adlarla anıldı. Fâtih’in "Boğazkesen" adını verdiği hisara, Yenihisar, Yenicehisar, Nikhisar (Güzelhisar) gibi isimler de verilmişti...
 
 
 
 
ŞİİR
 
              Demişler...
 
Kâmil ol, kâmilin sözünü dinle,
Münakaşa etmez, kimse seninle,
Sevildiğin yere sık gidip gelme,
Dünya bir kararda kalmaz demişler.
 
Para, ilâç alır sağlık alamaz,
Para, yatak bulur uyku bulamaz,
Para, bir ev alır yuva kuramaz,
Her şey para ile olmaz demişler.
 
Derdini saklayan derman bulamaz,
Zâlimin zulmüne Hak râzı olmaz,
Mazlumların ahı hiç yerde kalmaz,
Başa gelmeyen iş olmaz demişler.
 
Kalpler kalbe karşı demiş atalar,
Gençlikte taş taşı, demiş atalar,
Kocalıkta ye aşı demiş atalar,
Her aşa uygun diş olmaz demişler.
 
Adam olana bir söz yeter derler,
Allah sevdiğine dert verir derler,
Ödünç ata binen tez iner derler,
Çürük tahta çivi tutmaz demişler.
 
 
 
 
AKLINIZDA BULUNSUN
 
ASANSÖRÜNÜZÜN ETİKETİ
Bindiğiniz asansörün güvenli olup olmadığını nasıl anlarsınız? Asansörü kontrol eden mühendisler tarafından asansörlere etiketleme sistemi getirilmiştir. Peki, asansörlerdeki etiketler ne anlama geliyor:
Yeşil etiket: Asansörün kullanım açısından herhangi bir risk taşımadığı ve güvenli olduğunu ifade eder. Asansör can ve mal güvenliği açısından herhangi bir risk taşımamaktadır.
Mavi etiket: Hafif riskli olarak değerlendirilmiştir. Ama kullanımda herhangi bir kısıtlama yoktur.
Sarı etiket: Asansörün kabul edilebilir risk seviyesinde olduğunu belirtir. Belirlenen aksaklıkların kısa zamanda giderilmesi istenmektedir.
Kırmızı etiket: Asansörün kullanım açısından yüksek riskli olduğunu belirtir. Asansör kırmızı etiket aldıysa, asansörün kullanımı can ve mal güvenliği açısından uygun değildir ve kesinlikle kullanılmaması gerekir, demektir. Daha acısı ise ülkemizdeki asansörlerin yaklaşık 1/3’i kırmızı etiketlidir.
 
ATASÖZÜ
 
Çiftçiye yağmur, yolcuya kurak, cümlenin muradını verecek Hak...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.