Büyükler hep derdi ki "Ah ah nerede o eski domatesler, salatalıklar, meyveler... Bunların ne tadı var ne kokusu. Nerede o eski ekmekler, peynirler... Bostanda ekmek, domates az biraz peynir yedik mi, işe koyulur, zımba gibi çalışırdık. Yorulmak nedir bilmezdik. Şimdikiler..." diye devam ederlerdi söze.
Ben de elimdeki domatesi bir yandan koklar bir yandan yerken "yoo hiç de öyle değil, mis gibi domates işte bu büyükler de eski günleri ne çok özlüyor, bugünü hep eleştiriyor" diye geçirirdim içimden.
Duygularımı söze vurmak ne mümkün... O yılları ve içimde bıraktığı hissiyatı ifade etmek ne mümkün? Şimdi ben kendime geleceğim… Daha henüz yolun yarısını az biraz geçkin yaştayım… Ve daha bu yaşta iken benzer duyguları söylemeye ben başladım. Yiyecek konusu şöyle dursun, sosyal konularda bile ne çok şey değişti hayatımızda… Değişimin hızına yetişmek de imkânsız… Mesela benim çocukluğumda bir misafirliğe giderken günler öncesinden randevu alınmazdı. Gittiğimiz evde de misafir gelecek diye enva-i çeşit yiyecek açık büfe gibi şeyler masaya serilmezdi. Hele gelen misafire neler var neler dedirtir gibi aşırı şeyler hazırlanmazdı. Ne varsa bir iki çeşit, bazen peynir, ekmek yanına mis gibi çay sinide yerini alır, biz de sini etrafına dizilirdik. O vakitler para, pul, mal, mülk konuşmak ayıplanırdı. Ee tabii akıllı telefon olmayınca herkes çantasından el işini çıkarırdı. Kimi çeyize dantel, kimi toruna yelek, kimi sıvısı bitmiş dizine atkı biz de en kolay ile lif veya bulaşık bezi örerdik. Fotoğraf çekip kendini, sofrasını, çocuğunu paylaşan yok, sosyal medyada #gün #kısır yazan yok, on çeşit yapmak zorundaymış hissedip kendini, beyini sıkıntıya sokan yok, zengin evlerini, sofralarını görüp kıyas yapan yok. Vakit öldüren yok. Hem el işi yap üret, hem misafir ağırla bereketini arttır. Hem çocuklar akranlarıyla sosyalleşsin, hayatı yaşayıp öğrensin. Hem hanımlar birbirine ücretsiz terapi hizmeti versin. Gel de özleme. Şimdiler de... Neyse ben de başlamayayım şimdi. Siz biliyorsunuz şimdileri…
İlknur Şahin
ŞİİR
DEĞİL
Aklıma geldi bugün
Çocukluğum günbegün
O günlere üzüldüm.
Aklımdan çıkan değil,
Şimdi o zaman değil.
Gencim güçlüyüm sandım,
Gençliğime aldandım.
Aynaya baka kaldım
Yok hemin civan değil
Şimdi o zaman değil
Ben tekneydim aşk deniz,
Bir atardı kalbimiz,
Geldim ki, kavuşak biz,
Bu, eski liman değil
Şimdi o zaman değil.
Çınar belim bükülmüş
O gür saçlar dökülmüş
Baht sarayım sökülmüş
Ta gençlik falan değil
Şimdi o zaman değil
İftiradır bu genç cana,
Ölüm yoktur bu aslana.
Hayat döndü, dedi bana:
“Yok şair, yalan değil,
Şimdi o zaman değil.”
Şair-Yazar Elvin Mütaliboğlu
KELAMI KİBAR
“Büyükler buyurdular ki;
Allahü teâlâ iki çok mühim ilacı bu ümmete gönderdi. Birisi ateşi söndürüyor, diğeri günahları örtüyor. Birincisi kelime-i tevhiddir. İkincisi istiğfar. İmam-ı Rabbani hazretleri "kuddîse sirruh" buyuruyorlar ki; “Bu kelime-i tevhidin sevabı bir kefeye konsa, yedi kat yerler, yedi kat gökler günah dolu olsa, diğer kefeye konsa, kelime-i tevhid ağır gelir. Bu kelime-i tevhidi söyletmek için milyonlarca Müslüman şehit düştü. Tövbe istiğfar etmek hem bedene şifa hem kalbe şifa. Tövbe ve istiğfar ederseniz imdadınıza yetişirim, buyuruluyor.”