Her şeyde yenilik yaşıyoruz. Fakat ne enteresandır ki bu değişim dönüşüm kullandığımız cihaz malzeme ve uygulamalar üzerinden bizi birer birer değiştirip dönüştürürken bilerek bilmeyerek alışkanlıklarımızda ve davranışlarımızda da değişim dönüşüm yaşıyoruz.
Geçen gün bir arkadaşın davetlisi olarak gittiğim yerde görkemli bir salon girişinde ince uzunca yuvarlak sehpalar vardı. Kokteyl masası deniliyormuş her birine... Üzerinde bir tabakta kuru pastalar bir tabakta karışık çerez, bir tabakta kare kare kesilmiş adına kanepe denilen yiyecekler vardı... İnsanlar ikişer üçer bu masaların etrafında buluşuyordu.
Birbiriyle konuşanlar da vardı hiç birbirini tanımayan, sadece orada bulunup ikramlardan almak için oraya gelenler de... Herkes birkaç şey alıp ağzına götürüyor beraberinde meşrubatlardan içerek biraz sonra başlayacak program için toplantı salonuna yöneliyordu.
İçimden düşündüm de son zamanlarda insanlar zaman kazanmak için mi yoksa ucuza geldiği için mi; modern gözükmek için mi bilemiyorum hep ayakta yemeye başladı... Sofra kültürü tarih olmak üzere...
Oysa sağlıkçılar ayakta yiyip içmenin sindirime zararlı olabileceği hatta aşırı yemeye yol açabileceğini dile getiriyor. Bir belgeselde izlemiştim. Köyde bir aile yer sofrasında büyükçe bir sini etrafına kuruluyordu. Herkes sol dizini bükerek sağ dizinin üzerine oturarak yemek yiyordu. Bunun sebebini ailenin bir ferdi şöyle açıklamıştı. Bu durumda mide, ağzına kadar dolmaz. Bu hâlde yemek yiyip doyduğunuzda midede üçte bir kadar boşluk kalır. Ayağa kalktığınızda midenin üçte biri boş kaldığı için sindirim yaparken vücut zorlanmaz” demişti.