11 Ocak 2023 Çarşamba
YETENEKLİ KALEMLER
"Hadi oğlum arabayı hazırla şöyle bir son İstanbul turu yapalım… Taksime çıkıp Sıraserviler’den aşağı sahile inip Ortaköy Bebek Emirgan yapıp dönüşte çevre yolundan Eyüp Sultan’a gidip duamızı yapalım" dedi…
İlerleyen yaşına ve hastalıklarına rağmen hayatta kaldığı için Rabbine şükrediyordu yaşlı amca, kavuşma vaktinin geldiğini hissederek…
O gün böyle bir gezi istemişti…
Oturduğu lüks arabanın arka koltuğunda, bir daha asla göremeyeceğini düşündüğü eski İstanbul evlerine bakarak gençliğini hatırladı… Her bir köşesinde hatıraları ile dolu sokakları bir bir geçti... Ön koltuğun nerede ise tamamını kaplayan oğlu ara sıra sokaklar ile ilgili kısa sorular soruyordu. Oğlu Görkem, katlı otoparkın genel müdür yardımcısıydı. Sistemde bulduğu bir açık sayesinde kasalara gelen nakdi, merkez kasaya göndermeden önce ofise getiriyor ve üzerinden yüklüce bir miktarı kendine ayırıyordu.
Lüks hayat isteği onu bu kanunsuz işe sokmuştu… El koyduğu bu paranın küçük bir kısmı ile asgari ücret ile çalışan elemanlarına borç veriyor, para geri gelmezse de üzerine düşüp istemiyordu. Bu yüzden çalışanları tarafından ‘babacan biri’ olarak biliniyor ve sayılıyordu.
Babası ile yaptığı bu küçük İstanbul turundan sonra ofise vardı. Ne enteresan ki bir sürprizle karşılaştı… Polisler onu bekliyorlardı… Yaptığı bu kanunsuzluk sebebiyle ihbar almışlar ve durumu belgeledikten sonra tutuklamak için gelmişlerdi… Tutuklayıp götürdüler. O gece vefat eden babası ile birlikte yaptıkları sabah gezisi her ikisi için de son gezi olmuştu…
Burhan Tanışman
ŞİİR
ATIŞMA
‘Anlat’ diyordu bülbül, ‘anlat’ diyordu güle.
‘Aşkımı çöpe attın, gül yağı oldun ele.
Bir parmak bal sürerdin, her gün inleyen dile.
Kimlere beni sattın, anlat’ diyordu güle.
Gül solarak ağlardı, dallarını dökerdi.
Yollarımı bağlardı, dikenleri ekerdi.
Kurşunları atardı, bazen üç beş sekerdi.
‘Başımda dönüp durma, uç git’ derdi bülbüle
Âşığa ‘çek git’ demek, yakışır mı hiç güle?
Bunca vermişken emek, verilir mi aşk sele?
Lafı eğip de bükmek, sonra savurmak yele.
Olur mu aşkı sökmek, ‘anlat’ diyordu güle.
Beyaz prensler geldi, namın düşürdü yere.
Dünyayı bana verdi, akmıyor artık dere.
Mutlu etmekti derdi, söyledim yüz bin kere.
Güller murada erdi, uç git derdi bülbüle.
Üç günlük şu dünyanın, gölgesi esarettir.
Hazanda ağlayanın, sözleri cesarettir.
Umudu bağlayanın, neresi ferasettir?
Bak hâlden anlayanın, ‘anlat’ diyordu güle.
El üstünde tutanlar, bahçemde saf olmuşlar.
Bak ardımdan atanlar, yeni bir yol bulmuşlar.
Seni, bana satanlar, hep yanımda durmuşlar.
Yaklaşmasın batanlar, ‘uç git’ diyordu güle.
Aciz’im hâl dilinden, nasihat eder güle.
Öleceksin kibrinden, düşeceksin gül, dile.
İnsaf yok mudur sende, aşkı verirsin yele,
Nedamet eyle hemen, aç gülüm, aç bülbüle.
ACİZ-A. GÖK (SULTAN DİVANINDAN)
DUYGU DAMLASI
Dünya nedir ki?
Hayatınızdaki dert ve sıkıntılar biter inşallah… İnşallah dertlerinize deva, borçlarınıza eda hastalarınıza şifa olur… Bu sebeple bu dünyayı gözünüzde çok büyütmeyin… Kendinizi bir dünya etmek üzere, bir dünyaya yetmek üzere kasmayın… Dünya dediğiniz şey aslında sizin kendiniz kadardır. Nasıl mı? Bir başınız ağrıdığında, bir hasta olduğunuzda her şey bir yana kalır dünyayı gözünüz görmez öyle değil mi? Allah vermesin hepimizin nice sevdiği zaman içinde vefat edip bu yalan dünyadan çekip gitmiştir. Hiçbirimiz bu büyük mecburiyete engel olamayız… Elbette ki hedeflerimiz vardır, hayallerimiz vardır ama kimi gerçekleşir seviniriz, kimi gerçekleşmez hayal kırıklığı yaşarız… Ama yine de hayat bu deriz ve yaşamaya devam ederiz… Ne demiş Yahya Kemal: “İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar.”