Eğer kötü niyet (dersi kaynatmak ya da konuşmacıyı zorda bırakmak gibi amaç) yoksa soru sormanın temelindeki sebep öğrenme isteğidir. Öğrenci veya seminere davetli kişiler konuyu öğrenmek ya da tereddüt ettiği hususlar hakkında bilgi sahibi olmak için soru sorar. Örnek olarak doktor hastasına, hastalığı anlamak, belirtilerini, ilerleme aşamalarını tespit etmek, tedavisinin faydalı olup olmadığı, ilaç veya tedavinin yan etkilerinin çıkıp çıkmadığını vs. anlamak için soru sorar. Öğretmen konu anlatımıyla beraber değerlendirme amaçlı, konunun ne derecede anlaşıldığını, öğrencilerin potansiyelini ortaya çıkarmak gibi amaçlarla soru sorar. Zaten “soru cevap yöntemi” adlı bir öğretim yöntemi de var olup ünlü filozof Sokrates’in sorgulama yöntemine ithafen bu yönteme “Sokrates Yöntemi" de denilir.
Kolluk kuvvetleri, adli makamlar, iddia edilen ya da tüm unsurları ile oluştuğu tespit edilen suç ya da idari vaka/anlaşmazlıkların mahiyetini, detaylarını anlamak için zanlılara, davacı ve davalıya sorular sorar. Evde, ebeveynler çocuklarına, çocuklar ebeveynlerine çok geniş kapsamda sorular sorar. Kısaca, hayatın her alanında soru sormak ve cevaplamak, âdeta günlük hayatın ayrılmaz bir parçası hâline gelmiştir.
Peki herkese her soru sorulabilir mi? Eğer bir insana, bildiğimiz şeyi soruyorsak, ya da bilgi edinebileceğimiz hâlde, araştırmadan soruyorsak olumsuz tepki alabiliriz. Ya da bir görevliye, yetki alan/uzmanlık alanı dışında soru sorduysak sorumuz cevapsız kalabilir.
Bir konferansta ya da derste, konuşmacının ya da öğretmenin çok kısa bir süre önce değindiği bir yeri doğru düzgün dinlemeyip kaçırırsak ve biraz sonra o yer ile ilgili soru sorarsak ters tepkiye maruz kalabiliriz.
Devlet ya da özel, birçok kuruluş, hitap ettikleri vatandaş kitlelerinin, yaptırmak istedikleri iş ve işlemler ile ilgili prosedürü tanıtma ve tereddüt edilen hususlarda yardımcı olma amacıyla, duyuru panolarında ve internet sayfalarında SSS (Sıkça Sorulan Sorular) bölümüne yer verirler. Amaç gereksiz yere ya da tekrar tekrar aynı soruların sorulmasının önüne geçmektir.
Burak Elitez-Balıkesir
ŞİİR
Dünyalık
Bilirim sanki vakit var sanırım,
Yarınları kafamda kurarım,
Verseler dünyaları alırım,
Peki hep burada mı kalırım?
Kendime gelmem lazım,
Kâinata bak, ne çok azım,
Kimim ki nedir bu nazım,
Korkarım, yanmasın başım.
Düşüncesi kanatır durur,
Bir gün ölüm kapımı vurur.
O hâlde nedir bu gurur?
Dünya hâli, sonu budur.
Çağrı Tonyalı
GÜZEL YURDUMUZ
YOZGAT: Yozgat ve çevresi 5000 senelik bir tarihe sâhiptir. Fakat 1071 Malazgirt Zaferinden sonra bu bölgeye yerleşen Orta Asya menşeli Türkmenlerle bu bölge tamamen Türkleşmiş ve Türk-İslâm kültürü bu bölgede hâkim olmuştur. Folkloru Çankırı, Ankara, Niğde, Amasya, Tokat ve Kayseri ile aynı özelliğe sâhiptir.
Mahallî kıyafet: Kadınlarda üç etek, büzmeli şalvar, çizgili mintan, delme yelek, pullu fes, tepelik üzerine renkli yazma; yaşlılarda kadife ve aba başlık, bele gümüş kemer, ayağa yün çorap, lapçın, kundura veya çarık giyilir. Erkeklerde yakasız mintan, geniş kollu hırka, salta veya yelek giyilir.
Mahallî yemekler: Madımak, çiğdem pilavı, testi kebabı, arabaşı, teltek ve haside tatlısıdır...
Yozgat ilinin güreş bakımından önemli bir yeri vardır. Güreş bu ilde tarih boyunca itibarlı bir spor olmuştur. Olimpiyat, Dünya ve Avrupa şampiyonluğunu kazanan Celal Atik ve Nasuh Akar Yozgatlıdır. Yozgat’ın her yanında halı dokunur. Halıların renkleri parlak, desenleri geometriktir. Yozgat, Boğazlıyan, Sorgun ve Çiçekdağı Türkmen halısı meşhurdur.