Suçu kime atalım?

A -
A +

Arama motorlarının olmadığı dönemlerde bu görevi büyükler üstlenirdi. Şöyle bir tecrübe heybelerini karıştırıp uygun olanı koyarlardı masaya. Kendilerini değerli hissederler, saçlarını değirmende ağartmadıklarını anlatırlardı. Sıkıntısı, derdi olan onlara başvururdu. Sohbetleri olgun meyve tadında, duruşları vakarlı olurdu. Kıymet verirler ve kıymet görürlerdi. Şimdilerde görünür olma şekilleri değişti. Gençlerle yarışa girmiş gibiler.

 

Sorumluluk topunu arama motoruna mı atalım? Her şeyi çok bildiğini sanan yeni nesle mi? Çok hızlı ilerleyen çağa mı, dinden uzaklaşan büyüklere mi? Onları yok sayan, fazlalık gören, otobüste "Nereye gidiyor bu 65 yaş üstü? Bedavacılar" diyen yetişkinlere mi atalım?

 

Görünür olma, sevilme, değer görme, işe yaradığını hissetme insani ihtiyaçlar. Bunlar karşılanmadığından belki bu hâlleri. Büyüklerin tecrübe heybesi toz içinde. Kimse ihtiyaç duymuyor artık o heybeye ne de olsa her şeyi çok bilen Google, her şeyi gösteren YouTube, her konunun bir uzmanı var. Bir konuda tecrübelerini, fikirlerini söyleseler "sertifikan kadar konuş" tadında bakışlara maruz kalıyorlar. Onlar da “Ben de varım bu hayatta, ölmedim daha, görün beni” dercesine çıktığı yaş basamaklarını hızla iniyorlar. Kuru bilgi yetseydi şu an hepimiz yürüyen kütüphane olurduk. Ama öyle mi? Hafızalar o kadar zayıfladı ki neredeyse adımızı Google’a soracak hâle geldik.

 

Tecrübeyle pişmeyen bilgi, çiğ hamur gibi. Hayat fırınında pişirip ekmek yapmalı sonra yemeli. Bizim geçtiğimiz yolları hayat ekmeğini yiyerek geçmişler. Evet yol aynı yol değil belki ama insan kaç yaşına gelirse gelsin, çağ ne kadar değişirse değişsin insanoğlu sevilmek, değer görmek; sohbet etmek, fark edilmek istiyor. Gençken bilgi ağacını ekerek yaşlanınca gölgesinde barınmak isteyen büyüklerimize yoldaş olalım ki, kendilerini “yaşlanmış” değil “yaş almış” hissetsinler.

 

İlknur Şahin

 

 

 

ŞİİR

 

 

 

GEÇENLER DE BUGÜN

 

 

 

Muradım yok dünya denen viranda,

 

Artık gelsen de bir gelmesen de bir.

 

Bu bardak dolmadı öyle bir anda.

 

Artık gelsen de bir gelmesen de bir.

 

 

 

Yumuşak söylesem sesim duyulmaz,

 

Sert söylesem laf yerine sayılmaz,

 

Rızam desen hiç kale alınmaz,

 

Artık gelsen de bir gelmesen de bir.

 

 

 

Eyvallah ettikçe her talebine,

 

Çıta yükseliyor hep günden güne,

 

Külahı çıkarıp koydum önüme,

 

Artık gelsen de bir gelmesen de bir.

 

 

 

Eller üstün oldu el üstündeyken,

 

Gözümden sakınır hâl üstündeyken,

 

Hitap mesafeli, hanım, siz, beyden,

 

Artık gelsen de bir gelmesen de bir.

 

 

 

Gıyabî ömrünü yığsa önüne,

 

Yaranamaz gayrı, yansın dününe,

 

Döner mi bilinmez eski gününe,

 

Artık gelsen de bir gelmesen de bir.

 

 

 

Mustafa Özkahraman

 

 

 

 

 

KELAMI KİBAR KİBARI KELAMEST

 

 

 

Büyükler buyurdular ki;

 

Mübarek Hocamız "Allah rahmet eylesin" buyurdular ki; her neye kavuştuysam Fatiha suresini çok okuyarak kavuştum. Abdulhakim Efendi hazretlerine Fatiha suresinin bereketiyle kavuştum. Abdulhakim Efendi hazretleri, “yarın gelme” diyecek diye çok korkardım, edebe çok riayet ederdim, buyurdular. Fatiha suresinde, çok güzel dualar var. İhdinassırâtalmüstakîm, Ya Rabbi, Sıratı müstakim üzere olanlarla beni beraber eyle... Gayrilmeğdûbi ..., Ya Rabbi, kalbinde senden gayrısı olanlardan uzak eyle ... Ben çok okuyorum, siz de çok okuyun”

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.