Bu hafta yani 10 ila 23 Nisan arası internet haftasıdır. Günümüz teknoloji çağı. Şimdiki çocuklar da tamamen teknolojinin kurbanı. Değişen zamanla beraber her şey gibi çocuklar da değişebiliyor. Eskinin çocukları daha doğrusu bizler diyelim sessiz, çekingen ve durgun olurduk. Bir yabancı veya tanımadık bir yüz eve geldiğinde kapı arkasına çekilir utangaçlığımızı ve çekingenliğimizi saklamaya çalışırdık. Bu bizim zamanımızda ve köy yerlerinde daha çok olurdu. Şimdiki çocuklar öyle mi, zamanla beraber onlar da değişti ve gözleri açıldığı gibi eskileri yani bizleri her bakımdan kat kat geçtiler ve her şeye hükmetmeye başladılar...
Şimdiki çocuklar, yaşları ne olursa olsun hemen hepsi televizyonun bilgisayarın veya bilhassa telefonun hastası oldular, eline aldılar mı bırakmıyorlar. Uzmanlar o kadar uyarıyor, “kimisi 3 yaşına kadar kimisi 7 yaşına kadar çocuklarınızı kesinlikle elektronik aletlerden uzak tutun” diye. Ama hepsi lafta kalıyor, dinleyen kim?
Geçen gün bizim 5 yaşındaki torun eve geldi dokunmatik telefonla oynamaya başladı, sonra istediği gibi oyunları oynamayınca o yaşıyla bana çıkışmaz mı? “Dede eve internet almazsan bir daha buraya gelmeyeceğim” diye kestirip attı. O yaşta bile benimle internet pazarlığı yapıyor. Şimdiki çocuklar bir âlem, ya çok şanslılar veya onları o hâle biz getiriyoruz. Yedikleri önlerinde, yemedikleri arkalarında. Çocuk bir şey istediği zaman akan sular duruyor. İstedikleri hemen anında alınıyor. Anne baba almazsa nine dede durur mu? “Aman torun üzülmesin, aman çocuk gücenmesin” diye her istedikleri yerine getiriliyor. Zaten zamanımız çocukları da cin gibi bundan faydalanmasını iyi biliyorlar. İsteklerinin önü arkası kesilmiyor. Yiyeceğin, giyeceğin oyuncağın en güzeli, pabucun, elbisenin en güzeli alınıyor. Sadece bunlarla kalınsa iyi bir de telefon, tablet, bilgisayarın en iyileri alınıyor. Ondan sonra da çocukların bütün dünyası elektronik cihazlarla kuşatılıyor. Çocuk bütün gün elinden tableti bırakmıyor veya onu bırakırsa telefonu alıyor. Bütün gün onlardan başını kaldırmıyor...
Em. Sağ. Yazar. Aslan Torun
ŞİİR
ÖĞRENDİK
Biz babamızdan, mertliği öğrendik
Vatan bayrak sevgisini, almadan vermeyi
Karşılıksız sevmeyi, insan olmayı öğrendik
Biz babamızdan, anlayışı empatiyi öğrendik
Yetim başı okşamayı, yardıma koşmayı,
Zorlukları aşmayı arsızlardan haramlardan
Kaçmayı öğrendik, biz babamızdan
Sevgiyi saygıyı şefkati muhabbeti öğrendik,
Şahin Ertürk-Kütahya
DEPREMLE GİDEN CANLAR...
Yapar çürük insanlar...
Fay hatları üzerine çürük binalar...
Şiddetli deprem sarstıkça sarsar...
Çürük binaları yıkar...
Deprem bölgesi... Küçük kıyameti yaşar...
Gider, nice canlar...
Yürekleri dağlar...
Can dostları, yakınları ağlar...
Kalp gözüyle, hikmetle bakanlar...
İlahi ikaz olduğunu anlar...
Depremzedelerdeki çaresiz...
Mahzun... Bakışlar...
Bu milletin imtihanı başlar...
Gönderelim!
Giden ruhlara Fatihalar...
Şair Hasan Kaya Antalya
SAĞLIK OLSUN
ALERJİK HASTALIKLAR: Alerjik hastalıklar nelerdir? Kimi astım hastaları, bitmeyen burun nezlesi, sinüzit, göz nezlesi, kimi burun polipleri alerjiktir. Ayrıca alerjiye bağlı olarak orta kulak iltihabı, ürtiker ve egzama gibi alerjik hastalıklar, deri hastalıkları, gıdaya bağlı tepkiler, ilaç ve kimyasal maddelerden doğan alerjik vakalar, alerjik hastalık olarak sayılabilir. Alerjik bünyelerde toksin birikimi çok fazla olmakta ve vücutta buna bağlı olarak alerjik ataklar oluşmaktadır. İlaçlar da aynı şekilde toksin birikimi yapar. Toksin birikimi bağışıklık sistemini zayıflatır. Bu alerjik astım reaksiyonlarına zemin hazırlayan önemli etkenlerden biridir. Hastalar bu şekilde kısır döngü içerisinde yıllarca alerjik ve kronik astımla uğraşmak zorunda kalmaktadır.